Görüş Bildir

Kur’an-ı Kerim'i Nasıl Okumalı?

Ramazan ayı müminler nezdinde "Kur’an ayı" olarak da bilinir. Yüce Rabbimiz'in beyan buyurduğu üzere Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmeye başlanmıştır. "Ramazan Kur’an'ın indirildiği aydır..." (Bakara 185) ve "Biz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik." (Kadir 1) ayetleri bu gerçeğe işaret eder.

Ramazan-ı Şerif ve Kur'an-ı Kerim

Ramazan aylarında "mukabele" geleneğimiz, Ramazan aylarında Cebrail a.s.'ın her gece Rasul-i Ekrem s.a.v.'e gelerek, o ana kadar nâzil olan ayet ve sureleri karşılıklı olarak okuyup kontrol etmelerine dayanır. Kur’an-ı Kerim'in bu ayda nazil olmaya başlaması ve bu ayda işlenen amellerin diğer zamanlara göre kat kat faziletli kabul edilmesinin de bu geleneğin yerleşmesinde elbette etkisi olmuştur.

Müminler için özel bir yeri ve önemi olduğu aşikâr olan Ramazan ayında Kur’an-ı Kerim okuma konusunda Hz. Peygamber s.a.v. bizlere ne gibi tavsiye ve uyarılarda bulunmuştur? Hangi hususlara dikkatimizi çekmiştir? Kur’an okumaktan maksat nedir, okumanın ne gibi edepleri vardır?

Bu ve benzeri sorulara Hz. Peygamber s.a.v. ve selef-i sâlihinin verdiği cevaplar ve yönlendirmeler bizlere yol gösterici olacaktır. Bu sorulara cevap olacak nitelikte pek çok hadis-i şerif Peygamber Efendimiz'den bizlere ulaşmıştır. Bu hadis-i şeriflerden bir kısmını burada nakletmeye ve bizlere ne gibi mesajlar verdiğini anlamaya çalışacağız.

Sahabe-i Kiram'ın Kur’an-ı Kerim'i okuması, okuduğunu anlayıp uygulamak içindi. Sahabi efendilerimiz başta olmak üzere selef-i sâlihinin Kur’an'ı okumak ile neyi kasdettikleri üzerinde iyi düşünülüp değerlendirilmesi gereken bir husustur. Öncelikle dikkat etmemiz gereken husus, onların Kur'an-ı Kerim okumaları sadece okuyup geçmekten ibaret değildi. Elbette Kur’an-ı Kerim'i okumanın, bir hadis-i şerifte belirtildiği gibi okunan her bir harfine sevap verileceği bilinir. Ancak müslümanın Kur’an-ı Kerim'e karşı tavrını ve yaklaşımını bundan ibaret göremeyiz.

Kur'an-ı Kerim, Hz. Peygamber s.a.v. tarafından uygulamalı olarak ortaya konulmuş, hem müminler için bir hayat nizamı hem de ahiret saadetinin yolunu gösteren rehber kitaptır. Her müminin Kur’an-ı Kerim'e yaklaşımının bu anlayış ve idrakte olması istenir ve beklenir.

Kur’an-ı Kerim ve seslerimiz

Kur’an-ı Kerim'i nasıl okumamız gerektiğiyle ilgili olarak Berâ b. Âzib r.a.'tan rivayet edilen hadis-i şerifte Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur: "Kur’an'ı seslerinizle süsleyiniz!" (Ahmed, el-Müsned, 30/451, 636; Dârimî, Fezâilü'l-Kur’ân 33; İbn Mâce, İkâmetü's-Salât 176; Nesâî, es-Sünen, İftitâh 82)

Hattâbî rh.a. bu hadisle ilgili şu açıklamayı yapar: "Kur’an'ı seslerinizle süsleyiniz" hadis-i şerifinin manası; "Seslerinizi Kur’an ile süsleyiniz" demektir. Nitekim bu hadis-i şerifi hadis imamlarının pek çoğu bu şekilde tefsir etmişlerdir. Hz. Peygamber s.a.v.'den bu manada hadis-i şerif de rivayet edilmiştir. Bunlardan çıkan sonuç şöyle özetlenebilir: Seslerinizi Kur’an-ı Kerim ile meşgul edin, dillerinizde hep o olsun, onu şiar edinin ve süsünüz Kur’an olsun. İşte bu tavır Kur’an-ı Kerim'e karşı saygı ve hürmet göstermeye daha uygun olandır. (İbnü'l-Mülakkin, el-Bedrü'l-Münîr, 9/638-639; Aynî, Şerhu Sünen-i Ebî Dâvûd, 5/383)

Bazı hadis âlimleri de "Kur’an'ı seslerinizle süsleyiniz!" hadis-i şerifini bu yönde yorumlarken şu açıklamayı yapmışlardır: Hadisi bu manada yorumlamamızın sebebi şudur: Kur’an-ı Kerim bütün mahlukatın yaratıcısı olan Allah Tealâ'nın kelamıdır ve ilahî kelam yaratılmış olan kulların sesleri ile süslenmez. Aksine, insanların sesleri o Kur’an ile süslenebilir. (İbn Battâl, Şerhu Sahîhi'l-Buhârî, 10/544-546)

Şeyh Kelâbâzî rh.a. bu hadis-i şerif ile ilgili olarak yaptığı açıklamada der ki: Hadis-i şerifin anlamı, "seslerinizi Kur’an ile süsleyin" demektir. Çünkü Kur’an-ı Kerim müminin sesini süsler. Rasul-i Ekrem s.a.v.'e sorulan şu soru ve verdiği cevap bunu gösterir:

– Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar içinde Kur’an'ı en güzel sesle okuyan kimdir?

Buyurdular ki:

– "Kur’an'ı okurken Allah Tealâ'ya karşı haşyet duyduğunu gördüğün kişi!" (Rûyânî, el-Müsned, 2/410; Taberânî, el-Evsat, 2/311; 4/208; Ebû Nuaym, el-Hilye, 3/64, 317)

Bu hadis-i şerifin diğer bir rivayetinde Nebî s.a.v. şöyle buyurmuştur:

"Kur’an okuyanların en güzel sesli olanı, kendisini Kur’an okurken işittiğinde Allah'a karşı huşû ile dolu olduğunu anladığın kişidir." (İbnü'l-Mübârek, ez-Zühd, s. 38; İbn Mâce, İkâmetü's-Salât, 176)

Huşû sahibi birinin Kur’an-ı Kerim tilaveti, sesi için süstür. Hz. Peygamber s.a.v. sanki bu hadis-i şeriflerle, "Kur’an tilavetlerinizi huşû ile süsleyin, Kur’an'ı haşyet dolu bir kalple okumak suretiyle seslerinizi güzelleştirin" demiş gibidir. Bu husus, yukarıda mana olarak zikrettiğimiz gibi Rasul-i Ekrem s.a.v.'den lafzen de rivayet edilmiştir. Bu hususta Ebu Hüreyre r.a.'tan gelen bir rivayete göre Rasulullah s.a.v. şöyle buyurmuştur:

"Evlerinizde de namaz kılın, oraları kabristana çevirmeyin. Seslerinizi Kur’an ile süsleyin. Şeytan, içinde Bakara suresi okunan bir evden elbette kaçıp gider!" (Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn 212; Tirmizî, Fezâilü'l-Kur’ân 2; Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, 7/257; Ahmed, el-Müsned, 13/224; 14/160, 489; Kelâbâzî, Bahrü'l-Fevâid, 1/166-168)

Aceleciler, erteleyenler

Câbir r.a. şu hadis-i şerifi rivayet eder:

"Nebi s.a.v. mescidde Kur’an okuyan bir topluluk görünce şöyle buyurdu:

– Okunu düzelterek hedefe nişanlayanlar gibi aceleci davranan ve ertelemeyen (ahirete sevap bırakmayacak) bir kavim gelmeden önce Kur’an'ı okuyunuz." (Ebu Davud, es-Sünen, Salât 139; Ahmed, el-Müsned, 23/144, 415; Abdurrezzâk, el-Musannef, 3/382; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 4/125)

Şeyh Kelâbâzî rh.a. der ki: Sevabında acele etmenin anlamı -Allah en doğrusunu bilir- şu olsa gerektir: Onlar dünya malını, onun basit menfaatini ve dünyada yücelmeyi isterler. "Onu ertelemeyenler" sözü de, sevabıyla ahiret yurdunu ve Allah katında olanı talep etmeyecek kimseler demektir. Buna göre cümle; Kur’an-ı Kerim'i sevabı ertelenmiş ahiret yurdu için değil, peşin olan dünyalık için okuyacakları anlamına gelir. Her kim dünyalık isterse, onun kıraati yavaş olsa da, o kimse acele edenlerdendir. Kıraati ile ahireti isteyen kişi, harflerin hakkını verdikten sonra Kur’an'ı hızlı da okusa erteleyenlerden sayılır. Bunun delili, Hz. Osman b. Affân r.a.'ın bir gecede Kur’an-ı Kerim'i hatmetmiş olduğuna dair rivayettir. Rivayet şöyledir:

Hz. Osman r.a.'ı katletmek için gelenlere hanımı Nâile r.anhâ şöyle demiştir: "O, gece kıldığı namazında Kur’an'ı hatmederdi." (İbnü'l-Mübârek, ez-Zühd, 1/453; Ebu Ubeyd, Fezâilü'l-Kur’ân, s. 181; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 1/323; 2/89; Ahmed b. Hanbel, ez-Zühd, s. 105; İbnü'l-A‘râbî, el-Mu‘cem, 2/ 632; Kelâbâzî, Bahrü'l-Fevâid, 1/171)

Güzel okumak nedir?

Kur’an-ı Kerim'e karşı yerine getirilmesi gerekli tavsiyelerden biri de onu mümkün olduğunca güzel sesle okumaktır. Zira güzel sesle okunmayı en ziyade hak eden Yüce Rabbimizin kelamıdır. Bu manadaki bir hadis-i şerifi Ebu Hüreyre r.a., Rasulullah s.a.v.'den şöyle nakleder:

"Allah Tealâ, güzel sesli bir peygamberin açıktan ahenkle okuduğu Kur’an'a izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermedi." (Buhârî, Fezâilü'l-Kur’ân 19; Tevhîd, 32, 52; Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn 232, 233, 234; Ebu Davud, Vitr, h.no. 1473; Nesâî, Fezâilü'l-Kur’ân, s. 112, 113)

Şeyh Kelâbâzî rh.a. bu hadis-i şerifi şöyle şerh eder: İnsanoğlu kederlenip de bir teselli aradığında yahut gönlü darlanıp ferahlamak istediğinde ya da yalnız kalıp teselli bulmak istediğinde muhtemelen ahenkli olarak bazı şeyler mırıldanır. Sanki şiir ya da manzum bir yazı okuyormuş gibi sesini yükseltip alçaltır, nağme yapar. Böyle yaparak içinde bulunduğu kederden ve sıkıntıdan kurtulmak, rahatlamak ister.

Nebîlerin, Rasullerin, velîlerin ve sıddîklerin bütün tasaları ahiret tasası, kederleri dinden kaynaklanan kederler, yalnızlıkları Allah Tealâ'nın dışındakilerle birlikte olmaları, gönüllerinin darlanması ise Allah Tealâ dışında kendilerini meşgul eden işlerdir. Onlar ancak Rabb'in zikriyle kederlerinden kurtulabilir, çektikleri gam ve tasadan ancak Mevlâ ile teselli bulabilirler. Onların terennümlerinde yankılanan sesler, ebedi mahbubları ve huzuruna varacakları Rablerinin kelamı Kur’an'ı; kalplerindeki huşû, gönüllerindeki rikkat, içlerini yakan ateş ve yanaklarından süzülen iştiyak damlalarıyla kıraat etmektir. Onu tilavet ederken seslerini güzelleştirirler. Çünkü Kur’an-ı Kerim'i okurken sesi güzelleştirmeye çalışmak, onu haşyet üzere tilavet etmektir.

Sevgili Peygamberimiz s.a.v.'e şöyle soruldu:

– Ey Allah'ın Rasulü! İnsanlar içinde Kur’an'ı en güzel sesle okuyan kimdir? Buyurdular ki:

– "Kur’an'ı okurken Allah Tealâ'ya karşı haşyet duyduğunu gördüğün kişi!" (Rûyânî, el-Müsned, 2/410; Taberânî, el-Evsat, 2/311; 4/208; Kelâbâzî, Bahrü'l-Fevâid, 1/363; Ebû Nuaym, el-Hilye, 3/64, 317; 4/19)

Rasul-i Ekrem s.a.v., güzel sesin yani ahenkli biçimde okumanın, Allah Tealâ'ya karşı haşyet dolu bir kalple Kur’an'ı okumak olduğunu haber vermiştir.

Hz. Peygamber s.a.v.'in; "Allah Tealâ, güzel sesli bir peygamberin açıktan ahenkle okuduğu Kur’an'a izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermedi." sözüyle şu kastedilmiş olabilir: Allah Tealâ'ya karşı haşyetle, içi huşû dolu ve gönlü rikkatli olarak onu okumak. Bu okuyuş biçimi Nebîlerin ve fazilet sahibi evliyanın okuyuşudur. Onların okuyuşunda sesi dalgalandırma (teganni), sadâyı yükseltme ve zihni tahrik etme yoktur. Bu bakımdan onların okuyuşu, söylenen sözü umursamaz bir tavırla, gafilâne bir kalp ve şirazesi kaymış bir gönülle insanlara süslü göstermek ve onlardaki gizli arzuları depreştirmek, pusuda bekleyen şeytanı kovmak yerine vesvesesini daha da artırmak için yapanların okuyuşundan çok farklıdır. Kime bu güzel nimet, kalp haşyeti, gönül rikkati ihsan buyurulmuş ve o da Kur’an'ı tane tane, harflerinin hakkını vererek tertîl üzere (yerli yerinde) okuyorsa, bu mükemmel kişiye Hz. Davud a.s.'ın güzel terennümünden bir pay verilmiş demektir.

Rasul-i Ekrem s.a.v., Ebu Musa el-Eş'arî r.a.'ın güzel sesiyle okuduğu Kur’an'ı işitince şöyle buyurmuştu: "Hakikaten Ebu Musa'ya Davud'un ahenkli sesinden bir pay verilmiş!" (Buhârî, Fezâilü'l-Kur’ân 31; Müslim, Salâtü'l-Müsâfirîn 235, 236; İbn Mâce, İkâmetü's-Salât 176; Tirmizî, Menâkıb 56; Ahmed, el-Müsned, 37/45, 69, 141; 42/211)

Bu güzel nimet kendilerine verilmeyip de okuyuşları daha farklı biçimlerde olanlar, inşallah Allah Tealâ'nın peygamberlerden dinlediği, onların güzel sesleriyle okudukları kıraatlar dışında kalmaz.

"Allah Tealâ, bir peygamberin ahenkle okuduğuna izin verdiği kadar hiçbir şeye izin vermedi..." ifadesi şu anlama gelmektedir: Okuyuşları dinlenebilenler arasında, Kur’an'ı haşyetle okumaktan daha fazla razı olduğu, kendisine daha sevimli gelen ve daha üstün görülebilecek bir şey yoktur. Allah Tealâ işitme, görme, idrak sıfatlarıyla vasıflanmıştır. O, hakkıyla işiten (Semî) ve layıkıyla görendir (Basîr). İşitme, O'nun zâtına ait hakiki bir sıfattır. O'nun işitmesi, anlaşılabilen yaratılmışların işitmesinden farklıdır. O, yaratılmışlara ait sıfat ve niteliklerden münezzeh ve yücedir. İşitilebilir olan her şeyi gerçek anlamıyla işitir.

Allah Tealâ'nın sıfatlarını inkâr eden bazı bid'at fırkalarının iddia ettiği gibi, O'nun işitme ve görme sıfatları bilmek anlamında değil, müstakil birer sıfat olup gerçek anlamıyla vakidir. İşitme O'nun bir sıfatıdır, fakat bir organ olarak değil. Allah'ın izin vermesi, Kur’an'ı dinlemesi demektir. Allah Tealâ herhangi bir şeyi diğerinden daha iyi dinlemekle nitelenemez. Yine O, insanların yaptığı gibi dikkat kesilerek, kendisini toparlayarak dinlemekle nitelenemez. Bu sebeple, burada Allah Tealâ tarafından Kur’an-ı Kerim'e tahsis edilen dinlemenin ilahî rızaya, muhabbete ve tercihe uygun olduğu şeklinde yorumlanması gerekir.

Kur’an-ı Kerim tilavetiyle ilgili başka bir hadis-i şerifte Rasulullah s.a.v. şöyle buyurur: "Kur’an'ı ahenkli okumayan bizden değildir." (Tayâlisî, el-Müsned, 1/165; İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, 2/257; 8/179; Ahmed, el-Müsned, 3/74-75, 99,125; Dârimî, Fezâilü'l-Kur’ân 33; İbn Mâce, İkâmetü's-Salât 176; Ebu Davud, Vitr, h.no. 1469)

Bu hadis-i şerifte Kur’an-ı Kerim okuyuşu kınananlar, onu tefekkür etmek ve üzerinde düşünmek suretiyle gam ve tasalarından sıyrılamayan, başına gelen belalara karşı bununla oyalanmayan, kederlerine karşı bununla teselli bulmayan ve yalnızlığını bununla gidermeye çalışmayan kimseler olabilir. "Bizden değildir" demek de, bunu yapmayanlar her ne kadar itikat ve inanç yönünden bizden olsalar da sıfatları ve özellikleri itibariyle bizim vasıflarımıza sahip değiller ve bize benzemiyorlar demektir. (Kelâbâzî, Bahru'l-Fevâid, 1/363-364)

Daha da açarsak, Hz. Peygamber s.a.v.'in "Kur’an'ı ahenkli okumayan bizden değildir." sözünde iki mana bulunur:

Birinci mana: Her kimin derdi ve tasası ahiret değilse o kişi bizden değildir. Zira Allah Tealâ'nın kelamıyla teselli bulmak, din uğrunda derde düşmek ve Allah yolunda sıkıntı çekmek demektir. Bunlardan kurtuluş ve teselli ancak Allah Tealâ'nın lütfu ile olur. Fakat dünya ehlinin sıkıntısı genellikle elden kaçan ya da ulaşılamayan bazı dünyalıklardan, eşten dosttan uzak kalmak gibi hususlardan kaynaklanır ve böyle durumlarda genellikle eğlence ve şarkı türkü gibi kalbi oyalayacak şeyler ararlar.

İkinci mana: Allah Tealâ ve O'nun zikriyle yakınlık ve ünsiyet kuramayan, sıkıntılı ve zor durumlarda Hak Tealâ'ya müracaat edemeyen, Hak Sübhanehu ve Tealâ'nın sıfatlarıyla kendi yalnızlığından kurtulamayan kimse; sözleri ve içinde sakladıklarıyla bizden olsa da, ahlâk ve sîret yönünden bizden değildir.

Kur’an okumanın adabı

Kur’an-ı Kerim tilavetinin bazı edepleri vardır. Özetle bunlar;

• Kur'an-ı Kerim tilavetini sürekli hale getirmek,

• Okumayı bitirince yardımından ve nimetinden dolayı Allah'a hamdetmek ve sevap talep etmek,

• Rahmet ayetleri geçtiğinde ilahî rahmeti niyaz etmek ve azap ayetleri geçtiğinde de Allah'a sığınmak,

• Tilaveti ihlâsla yapmak; ihtiyaç hasıl olduğunda tekrar bakıp anlamaya çalışmak,

• Kur’an tilavetinin sâlihlerin ve âriflerin okuyuşuna uygun olması için sahih kıraat esaslarına göre okumak,

• Ezberini unutmamak için mümkün olduğunca namazlarda okumaya çalışmak. Zira kulun en faziletli ameli namazdır ve namazdaki tilavetin ecri de diğer tilavetlere nispetle daha fazladır. (İbn Müflih, el-Âdâbü'ş-Şer‘iyye, 2/313)



Semerkand Dergi Logo