Allah Güzeldir, Güzelliği Sever
İnsanoğlu dünyaya desteğe muhtaç olarak gelir ve ölene kadar da ihtiyaçları bitmez. Fakat bu ihtiyaçlar ya hakikidir ya da nefsin bitmek bilmez istekleridir. İnsanın geçici dünya misafirhanesinde asıl hedefini yitirmemesi, nefsinin esiri olmaması için gerçek ihtiyaçlarının peşinde, iyi niyet ve sabırla çaba sarfetmesi gerekir. Böylece muhtaç olma vasfı iyi değerlendirilirse insana, Yaratan'a kul olmanın hazzını, mutluluğunu tattırır.
Her anı değerlendirmek, hayra dönüştürmek müminlerin gıpta edilen özelliklerindendir. Hz. Peygamber s.a.v. buyurur ki:
"Müminin hali ne hoş! Bütün işlerinde hayır ve kazanç vardır. Bu hal başkasına değil, sadece mümine aittir. Sevindirici bir hale (nimete) erdiğinde şükreder ve hayır elde eder. Bir sıkıntıya düştüğünde sabreder ve ondan da hayır elde eder." (Müslim, Sahih, Zühd 64)
Nimet de ihtiyaç da mümin için bitmeyen sermayedir. İhtiyaç hali, her an Âlemlerin Rabbi'ne yönelmesi, O’na şükredip, niyazda bulunması, başa gelene sabır, kanaat ve rıza göstermesi için fırsattır. Nimetler ise hayatı kolaylaştıran, ibadet ve taate fırsat sağlayan vesileler olduğu gibi, şükür ve infakla kulluk şuurunu tattıran, mutluluğa götüren hallerdir.
İyilerle beraber
Hayra ve kazanca dönüşebilen vesilelerden biri de iyilerle beraber olmak, meclislerinin müdavimi olmak ve gerektiğinde ihtiyaçlar hususunda onların yardım ve tavsiyelerine müracaat etmektir. Bu doğrultuda Efendimiz s.a.v. şöyle buyurmaktadır:
"İhtiyaçlarınızı yüzü güzel, ahlâkı güzel kimselerin yanında isteyiniz." (İbn Ebi’d-Dünya, s.57; Ebu Ya’la, Müsned, 8/199; Heytemî, Mecmau’z-Zevâid, 8/195)
"Allah güzeldir, güzelliği sever." (Müslim, Sahih, İman 1/93)
İmam Kelabâzî rh.a. bu hadis-i şerifin şerhinde şunları kaydeder: Güzel yüzden kasıt, güler yüzlü, hoş tavırları ile insanların ilgisini çeken, iyi izlenim bırakan kimselerdir. Kişinin içi dışına yansır; yüz ve görünüm güzelliği ahlâkın güzelliğindendir. İnsanların dertleriyle dertlenmek, sevinçlerine vesile olmak kişiyi güzelleştirir.
Güzellik, her iki hadis-i şerifte farkı kavramlarla ifade edilmektedir. İlki, "hüsn" kökünden "hisân ve mehâsin" kavramlarıyla, ikincisi "cemîl ve cemâl" kavramıyla ifade edilmiştir. Her iki kavram da "güzel, hoş" anlamlarında kullanılmaktadır. Kısaca güzel; göze, kulağa hoş gelen, insan üzerinde iyi etki bırakan, takdir uyandıran şey veya durum olarak tarif edilebilir.
İnsanda güzellik ne demek?
Hadis-i şerifte insan güzelliği için "hüsn" kavramı kullanılırken, Allah Teâla’nın güzelliği "cemîl ve cemâl" kavramları ile ifade edilmiştir. Bu durumda insana atfedilen güzellik, algılanabilir olduğu için her türlü değerlendirmeye tâbi tutulabilir. Kulağa, göze hoş gelen, insanda iyi etki bırakan şey veya durum denilebilir. Allah Tealâ’nın güzelliği için ise bu durum söz konusu olamaz. O’nun güzelliği her türlü idrakin ve değerlendirmenin üstündedir. Güzelliği, zâtına yaraşan kemâlatta eşsiz ve mutlak güzelliktir. Mevcudâtın biricik güzellik kaynağı Allah Tealâ’dır.
Gönlü geniş olanların eli de geniştir. Hayâ, edep, îsar gibi ahlâkî meziyetler büyüklerin sıfatlarıdır; onlar ihtiyaç sahiplerine karşı duyarsız olamazlar. Bir ihtiyacı karşılamada zorlanmazlar. Her ânı Allah Tealâ’nın rızasını kazanmaya vesile bilip değerlendirirler. Hayır ve hasenatı arttırmak için fırsat kollar, ellerinde olanı cömertçe dağıtırlar. Ahlâkı yüzlerine yansıyanlar onlardır ve ihtiyaç sahiplerini boş çevirmekten hayâ ederler.
Cimrilik ise gönül darlığındandır; gönlü dar olanın eli de dardır. Kendisinden bir şey istenmesinden rahatsız olurlar. Bencildirler; kendi mutlulukları daima ön plandadır. Fazla dahi olsa ellerindekini ihtiyaç sahiplerine vermez, kendi muhtemel ihtiyaçları için saklarlar.
Başkalarını sevindirmeyi kendilerine ahlâk edinenler, onların ihtiyaçlarına koşarlar ve bundan haz duyarlar. Yüzleri güleç, çevrelerine iltifat ve muhabbet gösterirler. Bu yüzden hadis-i şerifte onlar için "güzel ahlâk sahipleri" denilmiş ve ihtiyaç sahiplerinin onlara müracaat etmelerinin, halden anladıkları için meclislerinde bulunmanın hayırlı olacağına işaret edilmiştir.
Güzel yüzlülerin yanı
Hadis-i şeriften çıkartılacak bir başka anlam da şöyledir: "İhtiyaçlarınızı güzel yüzlü kimselerin yanında isteyiniz" sözünden maksat şu olabilir: "İyi ve güzel insanlarla beraber olun, onlarla bir arada bulunduğunuzda istek ve ihtiyaçlarınızı Allah Tealâ’dan isteyin ki, bu vesile ile dilekleriniz kabul edilsin. Çünkü iyilerle beraber olanlar, onların ahlâkı ile ahlâklanır. Ayrıca iyilerin bulunduğu meclisler Allah Tealâ’nın rahmet ve inayetini çeker. Dolayısıyla dilekleriniz bu vesile ile karşılık bulur."
Aslında yüz güzelliğinden maksat, ahlâk ve hâl güzelliğidir. Ahlâk ve hâl güzelliği ise Allah Tealâ ile ilişkilerini güzelleştiren; emirlerini yerine getirip yasaklarından sakınanlarda olur ki, bunun en bariz etkisi insanlarla olan ilişkilerine yansır. Onların insanlarla münasebetleri güzeldir; sevgi, saygı, dayanışma sergilerler. İnsanların cefa ve eziyetlerine tahammül eder, sevinçlerine ortak olur, sıkıntılarını gidermeye çalışırlar. Onlar, karanlıkta ışık misali dara düşmüşlerin, çaresizlerin uğrak yeridir. Meclisleri zikir meclisleridir, hayır ve hasenattan başkası konuşulmaz. Yanlarına uğrayanlar boş dönmezler.
Hadis-i şerifte geçen bu ifadeler sanki "Ey İman edenler Allah’tan sakının ve sâdıklarla beraber olun" ayet-i celilesine işaret etmektedir. Ayette ifade edilen sâlih kullarla beraberlik, onların halleriyle hemhâl olma vesile kılınarak ihtiyaçların Allah Tealâ’dan dilenmesi istenmektedir. Nitekim Efendimiz s.a.v.'in şu mübarek sözleri de bu konuya açıklık getirmektedir:
"Yemeklerinizi iyilerle (ebrârla) paylaşın." (İbn Ebi'd-Dünya, s. 231). Ebrâr, "hayır işleyen, takva sahibi, olgun ve faziletli kimseler" demektir. Bu hadis-i şerifte de takva ehli, sâlih kimselerle ilişkilerin sıklaştırılması, onların arasına karışılması ve sürekli beraber olunması tavsiye edilmektedir.
Bir başka hadis-i şerifte de "Hikmet ehli ile beraber olun." buyurulur. (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebîr, 22/125)
Bu hadis-i şerifler bir arada değerlendirildiğinde şu anlam çıkmaktadır: Takva ehli, hikmet sahibi, sâlih kimselerle beraber olmak, onların meclislerine iştirak etmek, ihtiyaç sahibinin ahlâkının güzelleşmesine, dolayısıyla Allah Tealâ’dan dileklerinin kabul olmasına, maddi manevi her türlü sıkıntılarının giderilmesine yahut hafiflemesine vesile olur.
O'nun mutlak güzelliği
"Allah güzeldir (cemîl) ve güzelliği (cemâli) sever."
Güzelliği "cemîl" kavramıyla ifade edilen Yüce Allah, mahiyet ve tecelli itibariyle salt güzelliktir. Güzelliği zatına yaraşan kemâlatta ve eşsizdir. Varlığın ve güzelliğin yegâne kaynağı O'dur. Dolayısıyla varlıktaki güzellik mecâzî olup O’nun güzelliğinden yansımalardır. Nefsini terbiye etmiş, Hakk'ı bulmuş kâmil insanlar, bütün varlıkta Allah Tealâ'nın tecelli ve güzelliklerini temaşa eder ve ayna misali hal ve tavırlarıyla da güzellikleri yansıtırlar.
Kullardan asıl beklenen de budur. Yüce Allah’tan kaynaklanan bu güzelliğe sahip çıkmak ve onu hayata yansıtmaktır.
Bu yüzden "Allah güzelliği sever." buyurulmuştur. Allah Tealâ’nın sevdiği, hoşlandığı güzellikler ise O’nun emrettiği, razı olduğu şeylerin yapılması, yasakladığı ve hoşlanmadığı şeylerden de uzak olmaktır. Yani kulun sorumlu olduğu hususları yerine getirmesi güzelliklerin başında gelir ki, netice itibariyle o da Allah Teâla’nın lütfu ve keremi ile gerçekleşir; yine kulun kendi yararınadır. Yoksa Allah Teâla’nın güzelliğine bir etkisi ya da katkısı yoktur.
Cenâb-ı Hak kullarına güzel muamelede bulunur. Az çok demez, onların yaptıkları iyiliklere, güzel işlere razı olur, karşılıksız bırakmaz, fazlasıyla mükâfatlandırır. Hata ve günahlarını bağışlar. Güç yetiremeyecekleri işlerden sorumlu tutmaz. Sorumlu tuttuğu hususlarda ise yardımını hiç eksik etmez.
Cenâb-ı Hak kullarından da bu güzellikleri ilişkilerine taşımalarını ister. Varlıklı hallerinde olduğu gibi yoklukta da; hastalık, ihtiyaç ve sıkıntılı anlarında da kimseye değil, yalnız kendisine yönelip çare dilemeleri, kurtuluşu yalnız O’ndan beklemeleri Allah’ın sevdiği güzelliklerdendir. Muhtaçların, düşkünlerin, fakirlerin, mazlumların en güzel süsü budur; onunla bezenip güzelleşenlere ne mutlu!
Allah Tealâ'nın güzelliği sevmesini şöyle anlamak da mümkündür: Mahlukatı en güzel şekilde yaratan ve onların ihtiyaçlarını yine aynı güzellikle karşılayan Allah Tealâ, kullarından benzer muameleyi istemektedir. Yani muhtaç olanların ihtiyaçları karşılansın, sıkıntılı olanlara çare bulunsun. İnsanların böyle dayanışma ve yardımlaşma içinde olmaları Allah’ın sevdiği güzelliklerdendir.
Neticede hadis-i şeriften çıkarılabilecek anlam şöyle özetlenebilir: İyilerle, sâlihlerle beraber olmak, onlarla hemhâl olmak, meclislerinde bulunmak her halükârda Allah Tealâ’nın emrettiği ve razı olduğu güzel davranışlardandır. Bu durumdan yararlanıp O’na yakarmak güzeldir ve ihtiyaçların karşılanmasına vesiledir. Çünkü iyilerle beraber olmak, onların Allah Tealâ ile olan iyi ilişkilerinden, kulluklarından dolayıdır. O'nun ahlâkıyla ahlâklanmış olduklarındandır. Umulur ki onlara gösterilen muhabbet ve alaka, yardım ve hizmet, dileklerin kabul olmasına ve ihtiyaçların karşılanmasına vesile olur.
Cenâb-ı Mevlâ bizlere, her ânı hayra dönüştüren, sevdiği güzellikleri yaşayan ve yaşatan kullarıyla beraber olmayı nasip eylesin.