Hâl Dili
Günah Girdabı
İmam Gazalî rh.a. günahların âfetleri ile ilgili şunları söylemiştir:
Ne mutlu o kimseye ki, öldüğünde günahları da kendisiyle birlikte ölür (kimseye kötülük bulaştırmadan gider).
Denilir ki: Günahların en büyüğü, bir kimsenin hiç tanımadığı ve hiç görmediği kimselere (arkalarından çekiştirerek, gıybetlerini yaparak, kınayarak) zulmetmesidir.
Kim Yüce Allah’a itaat ederse, Allah Tealâ her şeyi onun emrine bağlar. Kim de isyan ederse, Cenab-ı Hak onu her şeyin hizmetine koşturur ve her şeyi ona musallat eder.
Günahta ısrar etmenin uğursuzluğu olarak sadece kulun dünyada başına gelen cezalar olsaydı bile, bu ona yeterdi. Bu cezalar farklı şekillerde olur. Günahta ısrar eden kimse için zenginlik, fakirlik, sağlık ve hastalık duruma göre birer ceza şekli olabilir. Günahı terk etmenin faydası olarak da bu ceza şekillerinin zıddı olan şeyler bile yeterli olurdu.
Gerçekten kul, işlediği günahlar yüzünden maddi ve manevi rızıklardan mahrum olur. Kulun lanetlenmesi, yüzünün kararması veya malının noksanlaşması değildir. Asıl lanet, kulun bir günahtan çıkıp onun benzeri yahut ondan daha kötü başka bir günaha dalmasıdır.
Tevbe etmede, günah işlemedeki halinden daha aciz olma! Şunu bil ki, günaha dalan insanın tevbeye de gücü vardır; bunu unutma!
Zamanın değişmesi, din kardeşlerinin tavırlarının farklılaşması, hanımının davranışlarının kötüleşmesi, işlediğin günahlar yüzünden başına gelmektedir. Hatta binek hayvanının huyunun kötüleşmesi, ezberindeki sureleri veya ilmin bir kısmını unutman; Kur’an tilavetinden mahrum olman bile işlediğin günahların sonucu olarak başına gelmektedir.
Bazan bir günahın cezası, onun benzeri başka bir günaha düşmek olur. Günahlar büyüdüğü zaman böyle olur. İyi işlerde de durum böyledir. İyilik iyiliğe götürür. Hayra koşmak, kötülükten kaçmak ancak Yüce Allah’ın yardımı ile mümkündür.
İmam Gazalî, Hak Yolunun Esasları
Üç Edep
Şâh-ı Nakşibend k.s. şöyle demiştir:
Bu yolun üç edebi vardır:
• Allah Tealâ hakkındaki edepler:
Her kul, Allah’a karşı olan edebini korumalıdır. İçiyle ve dışıyla bir olmalıdır. İnsan Allah’a karşı iki yüzlü olmamalı, onun emirlerini tutmalı, yasaklarından da kaçınmalıdır. Kul, Cenab-ı Hakk’ın sevgisinden başka her şeyi gönlünden uzaklaştırmalıdır.
• Hz. Peygamber s.a.v. hakkındaki edepler:
Ayet-i kerimede, “De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız, bana tâbi olun ki Allah da sizi sevsin” buyurulduğu üzere her müslüman yaptığı bütün işlerde Peygamber Efendimiz s.a.v.’e tâbi olmaya gayret etmeli, bunu en önemli görev bilmelidir. Çünkü Rasulullah s.a.v. Allah Tealâ ile kulları arasında bir elçidir. O’nun elçilik görevini kabul etmeyen kimseler, Allah’ın huzuruna da kabul edilmez. Bu nedenle Muhammed Mustafa s.a.v.’siz yol alınmaz. Her iş ancak O’nunla güzel olur.
• Mürşidler hakkındaki edepler:
Her mürid mürşidine karşı edepli olmalıdır. Çünkü mürşidler, Peygamber Efendimiz s.a.v.’in vârisleri olan velîlerdir. Onlar bize Son Peygamber’e nasıl tâbi olunması gerektiğini öğretirler. İnsanları hak yola davet etmekle görevlidirler. Bu yüzden her mürid, yanında olsa da olmasa da mürşidine karşı edebini korumalı, onun himmetine yönelmeli, verdiği görevleri yapmaya çalışmalıdır.
Necmeddin b. Muhammed Nakşibendî, Altın Silsile
Üç Tavsiye Üç Uyarı
Allah Rasulü s.a.v. bir adama üç tavsiyede bulundu ve dedi ki:
“Ölümü çok hatırla! Çünkü ölümü hatırda tutmak, senin başka şeylerle (mâlâyânî ile) meşgul olmana engel olur.
Devamlı şükret! Zira şükür Allah’ın sana vereceği nimetlerin artmasına vesile olur.
Duayı terk etme! Zira duanın ne zaman kabul edileceğini bilemezsin.
Şu üç şeyden de sakın:
Verdiğin bir sözü, ahdi bozma ve ahdini bozmak isteyenlere de yardım etme!
Zulmetmekten sakın! Zira her kim bir zalimin zulmüne uğrarsa, Allah Tealâ ona mutlaka yardım edecektir.
Kimseye hile ve tuzak kurma! Çünkü kişi kazdığı kuyuya kendi düşer.
Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, nr. 42094
Bir ayet-i kerime
“Kim bir kötülük yapar yahut (günah işleyerek) kendine zulmeder de sonra Allah’tan mağfiret dilerse, Allah’ı çok bağışlayıcı ve merhametli olarak bulacaktır.” (Nisâ 110)
Bir hadis-i şerif
“Kim istiğfara (Rabbinden günahlarının ve hatalarının bağışlanmasını istemeye, mağfiret dilemeye) devam ederse, Allah Tealâ o kimseye her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebu Davud, Vitir 26)