Hâl Dili
“Kıyamet günü insanların en şerlileri, birine bir yüzle ve diğerine başka bir yüzle gelen iki yüzlü kimselerdir.” (Hadis-i Şerif)
“Kimse Allah’ın yardımı olmadan O’nun rızasına kavuşamaz. Allah’ın rızasına kavuşmanın yolu ise, Rasulü s.a.v.’in yoluna uymaktr.” Cüneyd-i Bağdadî k.s.
En Cahil Kim?
Bir gün Hz. Ömer r.a., tâbiînden Ahnef b. Kays rh.a.’e;
– İnsanların en cahili kimdir, diye sordu. Ahnef rh.a.,
– Dünyası için ahiretini satandır, diye cevap verdi. Hz. Ömer r.a.;
– Sana bundan da cahilini söyleyeyim mi, dedi. Ahnef rh.a.;
– Buyur ey müminlerin emiri, söyle, deyince Hz. Ömer r.a. buyurdu ki:
– Başkasının dünyası için ahiretini satandır.
Ebu’l-Leys Semerkandî, Tenbîhü’l-Gafilîn
Yol Hazırlığı
Tabiîn neslinin büyüklerinden Hasan Basrî rh.a. şöyle demiştir:
Şu dört şey ahiret azığıdır:
• Namaz: Kulu Rabbine yakınlaştırır.
• Oruç: Bedene sağlık, sıhhat verir.
• Sadaka: Kişi verdiği sadakayla kendisi ile cehennem arasına bir perde çeker.
• Allah Tealâ için gözyaşı dökmek: Günahların silinmesine vesiledir.
Ebu’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-Gâfilîn
Tevekkül Sahibi Ne Yapar?
Meşhur sûfi âlimlerimizden Ebu Tâlib el-Mekkî rh.a. tevekkül sahibi kişiyi şöyle anlatır:
“Gerçek tevekkül sahibinin hali şudur: O, kullardan herhangi bir beklenti içinde olmaksızın kalp sükûnetini kazanmıştır. İnsanların elinde olan şeyleri düşünüp onlara tamah ederek sıkıntıya girmekten kurtulmuştur. Kalbi, her şeyi kudretiyle evirip çeviren ve idare eden Allah’a bağlanmıştır. Fikri, her şeyi şekillendiren ve bir ölçüyle yaratan Mevlâ’nın kudretiyle meşguldür.
Fakirlik onu haram bir şeyi yapmaya sevk etmez. Bu durumu onu hak olanı söylemekten ve hak ile amel etmekten alıkoymaz. Sıkıntı ve fakirlik hali onu Allah için sevmekten ve O’nun için kızmaktan geri bırakmaz. İnsanların keyfine, isteklerine göre davranmaya, bâtıl olan şeylere yönelmeye yahut hak olanı söylemesi gereken yerde susmaya itmez.
Sıkıntı ve fakirlik onu Allah için düşman olunacak kimseyi dost edinmeye veya Allah için sevilecek bir dosta düşmanlık yapmaya götürmez. Herhangi bir mahluka güvenmez. Çünkü o rızkın, fayda ve zararın tek bir zattan geldiğini kesin olarak bilir.”
Ebu Talib el-Mekkî, Kalplerin Azığı
Yedi İşaret
Hüccetü’l-İslâm İmam Gazalî rh.a., Mükâşefetü’l-Kulûb adlı eserinde Ebü’l-Leys Semerkandî rh.a.’in şöyle dediğini aktarmıştır:
“Allah’tan korkmanın işareti yedi yerde ortaya çıkar:
• Dilde... Allah korkusu, kişiyi yalandan, gıybetten, söz taşımaktan, iftiradan ve lüzumsuz sözlerden alıkoyar. Onu Allah’ın zikrine, Kur’an-ı Kerim tilavetine ve ilim öğrenmeye yöneltir.
• Kalpte... Allah korkusu kalpten düşmanlığı, iftirayı, hasedi çıkartır. Haset, yapılan iyilikleri yok eder. İyi bil ki haset kalpteki büyük hastalıklardan biridir.
• Gözde... Haram şeylere bakmaz, haram dünyalıklara göz dikmez. Dünyaya bakışı istek ve tamahla değil, ibret nazarıyla olur. Bakılması kendisi için helal olmayan şeylere asla bakmaz.
• Midede... Karnına asla haram lokma girmez. Haram yemek büyük günahtır.
• Ellerde... Allah korkusu taşıyan kişi ellerini harama uzatmaz. Ancak Rabbi’ne itaatla alakalı ve sevap olan şeylere uzatır.
• Ayaklarda... Allah Tealâ’nın yasakladıklarına ve günah olan şeylere adım atmaz. Sadece hayır yolunda, Allah’ın rızasına uygun yolda, âlimlerle ve sâlihlerle beraber olmak için yürür.
• İtaatinde... İbadet ve itaatini yalnızca Allah’ın rızası için yapar. Riya ve nifaktan korkar ve sakınır.”
İmam Gazalî, Kalplerin Keşfi
Yanlış Tercih
Velîlerin büyüklerinden İbn Atâullah el-İskenderî k.s. şöyle diyor:
Bilmelisin ki Allah’a asi olmak; ezelde O’na verilen sözü bozmak, dostluğunu kaybetmek, başkalarını O’na tercih etmek, nefsin isteklerine itaat etmek, hayâ gömleğini çıkarmak ve Cenab-ı Hakk’ın razı olmayacağı şeyleri yapmak demektir.
Allah’a asi olan günahlardan kaçınmaz, haramdan uzak durmaz. İbadette tembellik eder, ibadet sevincini kaybeder, dünyalık isteklerin hırsına kapılır.
İtaati bırakıp isyana dalanın kalbi katılaşır. Nefs onu günah isteğiyle doldurur. Kalpte ibadet zevkine yer kalmaz. Nur, kalbe girmek için bir yol bulamaz. Sürekli şüphe ve tereddüt içinde varılacak yer ve hesap günü unutulur.”
İbn Atâullah el-İskenderî, Hikmet Tâcı