O Cömertlik Kapısında
Bazıları Allah Tealâ’ya kahrından dolayı şükreder, bazıları ise lütfundan dolayı... Bu iki hal de hoştur. Çünkü şükür, kahrı lütfa dönüştüren bir panzehirdir.
Mevlâna Celâleddin-i Rumî k.s. Fîhî Mâ Fîh adlı eserinde rızık ve şükür hususunda şöyle der:
Bir kimse filanca şehirde kıymetli hediyeler dağıtan, ihsan ve ikramda bulunan cömert bir adam bulunduğunu duysa, bir pay da kendisi kapmak için oraya koşar.
Allah Tealâ’nın lütuf ve ihsanı ise o cömert adamınkinden daha açıktır, herkes O’nun bağış ve yardımını bilir.
Hal böyle iken sen niçin rızkı O’ndan istemez, O’nun bağışını, ikramını beklemezsin? Niçin tembel tembel oturup “O isterse bana zaten verir!” dersin de O’na yönelmezsin?
Akıldan yoksun bir köpek bile acıkınca bir şey bulamamışsa sana doğru gelir, kuyruğunu sallar ve “bana yiyecek ver, karnım aç” der. O bile bu seviyede bir idrake sahiptir.
Şimdi sen köpekten daha aşağı değilsin ya! O, kulübesinde yatıp kendi kendine, “şu kişi isterse bana ekmek verir” demekle yetinmiyor. Kendince yalvarıyor, kuyruk sallıyor. Sen de böyle yap, Allah’tan rızık iste. Böyle bir lütuf ve kerem sahibinden rızık istemek kıymeti yüksek bir iştir.
Cenab-ı Mevlâ çok cömerttir. Bütün zenginliklerin de sahibidir. O sana çok yakındır. Senin düşüncelerinin her birini, hayallerinin hepsini bilir. Çünkü onları yaratan ve sana veren O’dur.
Bununla birlikte insan, Allah’ın verdiklerine şükretmekle vazifelidir. Şükür, nimetlerin artması demektir. Allah bir kulunu sevdiğinde onu imtihan eder. Kul imtihana sabrederse Allah onu yüceltir; şükrederse kulları arasından seçer.
Bazıları Allah Tealâ’ya kahrından dolayı şükreder, bazıları ise lütfundan dolayı... Bu iki hal de hoştur. Çünkü şükür, kahrı lütfa dönüştüren bir panzehirdir.
Akıllı ve olgun insan gizlide de açıkta da bela ve imtihanlara şükredendir. Allah’ın seçkin kulu işte odur.
Şükre mani olan şey hırs ve açgözlülüktür. Açgözlü kimse eline ne geçerse geçsin daha fazlasını ister. Daima istediğinden azını elde ettiği için şükredemez. O yüzden ne hatasını anlar ne kusurunu görür ne de yapıp ettiğinin sahteliğini fark eder. Açgözlülük ham meyveyi, pişmemiş ekmeği, çiğ eti yemeye benzer. Bu ise kaçınılmaz olarak manevi hastalıklara ve şükürsüzlüğe yol açar.