Görüş Bildir

Size Bir Haber Gelince

Cenab-ı Mevlâ müberra kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

“Ey iman edenler! Size bir fâsık bir haber getirirse, onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucûrât 6)

Tarih boyunca olduğu gibi günümüzde de müminler türlü imtihanlar ve çilelerle karşı karşıya. Zaman ve zemin değişse de imtihanlar değişmiyor. Yahut her devrin kendine göre bir zorluğu, çetin bir imtihanı oluyor. Günümüzde de müslümanları, hatta insanlığı en çok zorlayan durumlardan biri, iletişim teknolojileri sayesinde sınırların ortadan kalkması, doğru yanlış her türlü bilginin herkese ulaşması oldu. Nice imkânları içinde barındıran bu durum, aynı zamanda kalp ve kafa karışıklığının, endişelerin, fitnelerin de kolayca yayılabilmesi manasına geliyor.

Şüphesiz günümüzdeki imkânlar doğru; yani Allah Tealâ’nın ve kullarının hukukuna dikkat edilerek kullanıldığında birer nimettir. Hız ve hazzın nefsi ayartmasına izin verildiği ölçüde ise felakettir.

Yazımızın başına aldığımız ayet-i kerime meali, Mustalikoğulları Gazvesi’nden sonra nâzil olmuştur. Allah Rasulü s.a.v., sahabenin büyüklerinden Velid bin Ukbe r.a.’ı zekâtlarını almak için Mustalikoğulları’na göndermişti. Bu kabile ile Hz. Velid r.a. arasında ise Cahiliye devrinden kalma bir husumet vardı.

Mustalikoğulları, kendilerine Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in bir elçisinin geldiğini haber alınca, ona hürmet için karşılamaya çıktılar. Hz. Velid r.a. ise kalabalığı görünce, onların kendisiyle savaşmak için geldiğini zannetti. Hemen geri döndü ve Allah Rasulü s.a.v.’e:

– Mustalikoğulları dinden dönmüş, bana zekâtı vermediler, dedi.

Bunun üzerine Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v. onlara savaş açmayı düşündü. Sonra durumu öğrenen Mustalikoğulları Efendimiz s.a.v.’e gelerek, elçisine hürmet için karşılamaya çıktıklarını, başka bir durumun olmadığını haber verdiler.

Efendimiz s.a.v. onları hemen tasdik etmeyip Hâlid b. Velid r.a.’ı bir grup askerle oraya gönderdi. Hz. Hâlid r.a.’a oraya gizlice girmesini, durumları hakkında bilgi toplamasını, imanlı olduklarına kanaat getirirse zekâtlarını alıp dönmesini, aksi halde kâfirlere yapılan muameleyi yapmasını emir buyurdu.

Hâlid bin Velid r.a. Mustalikoğulları’nın memleketine vardığında, akşam ve yatsı ezanları okunduğunu işitti. Sonra gidip zekâtlarını aldı. Dedikleri gibi Allah Rasulü s.a.v.’in elçilerine hürmetkârdılar. Bunun üzerine yukarıdaki ayet-i kerime indi.

Âlimlerimiz ayet-i kerimede geçen “fâsık” kelimesinin daha sonraki durumlara uyarı için olduğunu ve bu yanlış haberi getiren kişinin de tevbe etmesi gerektiğini hatırlattığını beyan buyurmuşlardır. Nitekim âlimlerimiz, Hz. Velid r.a.’ın iman ehli olduğunun kesin olması sebebiyle bu ayetin müteşabih; ayrıca kullanılan kelimenin manasının genel olduğunu söylemişlerdir. Yani Kelâmullah’taki söz konusu hitap bütün müslümanlaradır.

Ayet-i kerimelerin nüzûlüne, bütün bir ümmete örnek olacak şekilde, Ashab-ı Kiram’ın yaşadıkları zemin olmuş; dinimiz onların imtihanlarıyla, sabır, gayret ve fedakârlıklarıyla tamamlanmıştır. Bu ayet-i kerimede de birçok hikmet vardır.

Öncelikle Hz. Velid r.a.’ın araştırmadan haber getirmesi durumuna bir işaret vardır. Allah Rasulü s.a.v. de bu durumda savaş açmayı düşünürken, hikmet-i ilahî, Mustalikoğulları’ndan haberci gelmiş ve yanlış anlaşılmayı haber vermiştir. Bunun üzerine Allah Rasulü s.a.v. tedbiri elden bırakmamış ve Hâlid b. Velid r.a.’ı bir grup askerle oraya araştırma yapmak ve duruma göre hareket etmek üzere göndermiştir.

Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’i bir haber geldiğinde böyle tedbirli hareket etmeye sevk eden durum daha önce yaşananlardır. Bazı kabileler Ashab-ı Kiram efendilerimizi davet ederek onlara pusu kurup şehit etmiş, bazı kabileler de zekât vermeyi reddetmişlerdir. Yani zaman ve zemin, gelen haberi doğrular nitelikte olabilir. Hatta karşı taraf ile düşmanlık da olabilir. Düşmanlığın devamına dair bazı işaretler de olabilir. Yine de peşin hükümlü olmamak, araştırmak, hakikate ulaşmaya çalışmak Cenab-ı Hakk’ın bir emridir.

Günümüzde ise başta işaret ettiğimiz üzere haber vasıtaları çeşitlenmiştir. Bu vasıtaların büyük bir kısmı ise belli ajanslardan beslenmektedir. Haberi üreten kaynak, kendi niyet ve amaçlarına göre haberin muhtevasını da servis edilme şeklini de belirlemektedir. Hatta sadece belli haberleri yahut olayın belli kısımlarını servis ederek kamuoyunu topluca yönlendirebilmektedir. Neticede bazen siyahı beyazdan ayıramayacak kadar bulanıklık söz konusudur.

Son yıllarda güya güvenilir nice haber kaynağı, müslümanları ve ülkemizi karalamak için çok küçük bir araştırmayla yalan olduğu ortaya çıkan haber, resim ve videolarla yönlendirme yoluna başvurmaktadır. Burada dinî veya siyasî niyet açıktır. Müslümanlar da buna karşı ortak bi şuura ve tavra sahip olmalıdır. Her şeyden önce Cenab-ı Hakk’ın, müslüman kardeşlerine karşı hüsnüzanla hareket etmesini, gelen haberleri hemen kabul etmemesini emrettiğini hatırlamalıdır.

Günümüzde özellikle sosyal medya üzerinden şahısların kalbinde ve karakterinde taşıdığı hastalıklar bulaşıcı virüsler gibi kitleleri etkileme imkânı bulabiliyor. Bu durumun sebep olduğu fitneler, bir süre sonra gerçek ortaya çıksa da, ortamın tefessüh etmesine, sonrasında da iz bırakmasına sebep oluyor.

Bu durumda bizim sığınağımız İslâm ahlâkı olmalıdır. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in gösterdiği yol üzere yürümeye gayret etmek, elimizden ve dilimizden insanlara zarar gelmemesine çalışmak, bizi yönlendirmeye, galeyana getirmeye çalışanlara karşı da ferasetli olmak lazımdır.

Müslümanların en büyük gücü imandır. İmanın içinde mündemiç bulunan kardeşlik ruhu, hassasiyet ve cesaret her türlü fitne ve güce karşı gelmeye yeter. Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v.’in tebliğe başladığı zaman tam bir kabalık, zulüm ve fitne zamanıydı. Doğru söze sahip çıkan kimse yoktu. Fakat az olan sahabiler birlik oldular, sayıca çok, her türlü imkâna sahip müşriklere galip geldiler.

Müberra Kitabımız’da müşriklerin ve münafıkların uydurdukları haberlere, attıkları iftiralara, müslümanların moralini bozmak için giriştikleri yöntemlere cevap olarak inmiş yüzlerce ayet-i kerime vardır. İman üzere, birlik üzere sebat etmek, ferasetli olmak her devirde müslümanları fitneden ve düşmanın art niyetinden muhafaza edecektir.

Cenab-ı Mevlâmız’ın tevfik ve inayetiyle...



Semerkand Dergi Logo