Görüş Bildir

Sâlih Amel, Sâlih Kul

Kur’an-ı Kerim, insanoğlunun yaratılış gayesini iman ve “güzel ameller” yapmak olarak açıklar ve bu konuda imtihana tâbi tutulacağını (Hûd 7; Mülk 2); amellerine göre ahirette mükâfat veya ceza göreceğini hatırlatır. (Mü’min 40)

Sözlükte davranış, hareket, iş, eylem gibi anlamlar taşıyan “amel”, dinî bir kavram olarak şöyle tarif edilir: “Niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan, dünya ve ahirette ceza veya mükâfat konusu olan tutum ve davranış.” Bir iş veya fiilin amel olabilmesi için iradeli ve bilinçli yapılması gerekir. Dolayısıyla amel, fiilden daha özeldir. Her amel fiildir, fakat her fiil amel değildir.

Kur’an-ı Kerim’de hayırlı iş ve davranışlar, iyi ve güzel fiiller “amel-i sâlih” ve “amel-i hasen” kavramlarıyla ifade edilir. “Amel-i hasen” dört ayette yer alırken “amel-i sâlih” kavramına yer verilen ayetlerin sayısı yüz yirmiden fazladır. “Sâlih” kavramıyla, hem Kur’an ve Sünnet’e uygun olan “davranışlar”, hem de bu davranışları sergileyen “müminler” kastedilir. Yetmişten fazla ayette ise amel-i sâlih kavramı iman ile birlikte zikredilerek iman ile sâlih amel arasındaki kuvvetli bağa dikkat çekilir. Ayrıca müminlere sâlih amel işlemeleri emredilmekte ve bu sayede sâlihlerden olmaları tavsiye edilmektedir. Sâlih amelin mümini sâlihlerden yapacağını müjdeleyen ayet mealen şöyledir:

“İman edip de sâlih amel işleyenleri elbette sâlihler zümresine dahil edeceğiz.” (Ankebût 9)

Sâlih amel nedir?

Herhangi bir işin ya da eylemin sâlih amel olabilmesi için:

• Öncelikle o işin sahibinin Allah’a ve ahirete iman etmiş olması şarttır. Çünkü iman temeldir ve sâlih amel de onun üzerine kurulan bina gibidir. Üzerinde bina bulunmayan bir temel ise korunaksızdır, kaybolma tehlikesi altındadır.

• İman başta olmak üzere, namaz, zekât, oruç, hac ve sadaka gibi Allah Tealâ’nın rızası gözetilerek yapılan her ibadet ve iş sâlih amel kapsamına girer.

• Sâlih amel İslâm ölçülerine göre doğru kabul edilen fiildir.

• Kısaca, Allah’ın razı olacağı, kuluna sevap yazacağı, cennete girmesine vesile olacağı işlere salih amel diyebiliriz.

Sâlih amelin fazileti

Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde sâlih amel işleyen müminlerin nail olacakları mükâfatlara dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda iman edip sâlih amel işleyenlerin cennet ile müjdelendiği ayetlerin sayısı hayli fazladır:

“İman edip sâlih amel işleyenlere, içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele.” (Bakara 25)

Ayrıca bazı ayetlerde iman edip sâlih amel işleyenlerin Firdevs (Kehf 107), Adn (Meryem 61; Beyyine 8), Naîm (Hac 56) ve Me’vâ (Secde 19) cennetleriyle nimetlenecekleri bildirilir.

Birçok ayette de bu kişilerin korku ve hüzün yaşamayacakları (Bakara 62, 277; Mâide 69); mükâfatlarının tastamam verileceği (Âl-i İmrân 57; Nisa 173; Nahl 97); rahmete gark olacakları (Casiye 30) müjdelenir.

Hâsılı, bütün bu ikram ve nimetler Allah Tealâ’nın şu vaadine dayanır:

“Allah, iman edip sâlih amel işleyenlere söz verdi. Onlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat var.” (Mâide 9)

Şüphesiz, mümin için en büyük hedef Allah Tealâ’nın razı olduğu bir kul olmak ve cennete girmektir. Bunun için de iman ve sâlih amel gerekir:

“İman edip sâlih amel işleyenlere gelince, işte onlar yaratılanların en hayırlısıdırlar. Onların Rableri katındaki mükâfatları, altından ırmaklar akan, içinde devamlı kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu, Rabbine karşı haşyet (korku, derin saygı) sahibi olanlar içindir.” (Beyyine 7-8)

Yüce Rabbimiz, sahip olduğumuz her şeyin fani olduğunu, asıl ve kalıcı olanın ise sâlih ameller olduğunu mealen şöyle beyan eder:

“Servet ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan sâlih ameller ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha layıktır.” (Kehf 46)

Fani lezzetlere aldanıp heva ve heveslerine göre yaşayan ve önlerinde bir ahiret hayatının olduğunu hesaba katmayan inkârcıların, tekrar dünyaya dönüp sâlih amel işleme talepleri ayet-i kerimede şöyle vurgulanır:

“Rablerinin huzurunda (utançtan) başlarını öne eğmiş; ‘Rabbimiz, gördük, işittik, bizi geri döndür, iyi iş yapalım; artık kesin olarak inandık!’ demekte olan suçluları bir görsen!” (Secde 12)

Sâlih kullar

Sâlih amel işleyen müminler “sâlihler” zümresine dahildir. (Ankebût 9). Allah Tealâ Kur’an-ı Kerim’de, seçtiği ve insanlığın irşadı için gönderdiği peygamberlerinden bahsederken, onların “sâlihlerden” olduğunu bildirir. (Ayetlerin bir kısmı için bakınız: Bakara 130; Âl-i İmrân 39, 46; Enâm 84-86; Enbiyâ 72; Kalem 50)

Peygamberlerin örnek hayatlarının zikredildiği bu ayetler, aynı zamanda sâlih kulların vasıflarına da işaret eder. Her mümin, takvası, ihlâsı, zikri, muhabbeti, gayreti ve Rasul-i Ekrem s.a.v.’in şahsında bütün peygamberlerin ahlâkıyla ahlâklandığı ölçüde sâlihtir.

Sâlih kulların fazileti

“Allah sâlihlerin dostu ve gözeticisidir.” (A’râf 196) ayetiyle sâlih kulların Allah Tealâ’ya yakınlığı ifade edilir. Bu sırra binaen bazı Peygamberler: “Beni sâlihlerden eyle.” (Yusuf 101; Şuara 83; Neml 19) diyerek dua etmişlerdir. Allah ve Rasulü’ne itaat edenlerin, kendilerine nimet verilen nebîler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacağının zikredildiği ayette dördüncü sırada sâlihler de yer alır:

“Kim Allah’a ve Rasulü’ne itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve sâlihlerle beraberdirler. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisa 69)

Bütün bu lütuflar ve daha nice ikramlar, Efendimiz s.a.v.’in mübarek dilinden dökülen şu kudsî hadiste tarifini bulmaktadır:

“Ben sâlih kullarıma gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiçbir insanın aklına gelmeyecek nimetler hazırladım.” (Müslim, Cennet, 2). Bu hadis-i kudsîyi ifade buyurduktan sonra Allah Rasulü s.a.v. şu ayet-i kerimeyi okumuştur:

“(O müminlerin) vücutları yataklardan uzak kalır. (Azabından) korkarak ve (sevabını) umarak Rablerine dua (ibadet) ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıktan infak ederler. Yaptıklarına karşılık olarak onlar için hangi göz aydınlığı nimetlerin saklandığını hiç kimse bilemez.” (Secde 16-17)

Bu ayet-i kerimede bahsi geçen sâlih kulların özelliklerinden ikisine işaret edilmiştir;

• Gece ibadeti,

• Allah yolunda infak.

Gece ibadetinin sâlihlerin âdetlerinden olduğunu Efendimiz s.a.v. şöyle beyan etmektedir:

“Gece namazına devam edin. Zira bu, sizden önceki sâlihlerin sünnetidir. Gece ibadeti Allah’a yakınlık vesilesi, günahlara kefarettir. İnsanı, zâhirî hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır.” (Tirmizî, Deavât, 102)

Allah yolunda infak etmeye gelince, şu ayet-i kerime, infakın sâlihlerin özelliklerinden olduğuna işaret eder:

“Herhangi birinize ölüm gelip de: ‘Rabbim! Beni kısa bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip sâlihlerden olsam!’ demesinden önce, size verdiğimiz rızıktan infak edin.” (Münâfikûn 10)

Sâlih kulların vasıflarının zikredildiği Âl-i İmrân suresinin 114. ayeti ise sâlih amellerin tamamını ihtiva eder:

“Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten men ederler ve hayırlı işlerde yarışırlar. İşte bunlar sâlihlerdendir.”

Sâlih kul olmak için

Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ölçülerine göre yapılan her ibadet ve iş sâlih ameldir. Bu ölçüleri muhafaza edenler ise sâlih kullardır. Yapılan işler şayet Allah rızası gözetilerek yapılırsa Allah katında kıymet ifade eder ve sâlih amellerden olur. Bunun için niyetimiz belirleyici olmaktadır. Niyetin yeri ise kalptir. Sâlih bir kalbe sahip olanın ameliyle bozuk bir kalbe sahip olanın ameli bir değildir. Onun için evvela kalbin ıslahı, yani sâlih bir duruma gelmesi temin edilmelidir. Kalplerin tabibi Fahr-i Kâinat Efendimiz s.a.v., kalbin sâlih veya fâsit olmasının neticelerine şöyle dikkat çeker:

“Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o sâlih (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut sâlih olur. O fâsit (bozuk) olursa bütün vücut fâsit olur. Dikkat edin! O, kalptir.” (Buhârî, İman, 39)

Kalbi ıslâh, amelleri sâlih olan kullarla beraber yol almak, sâlihlerden olup cennetlere ve ilahî rızaya kavuşmak duasıyla...



Semerkand Dergi Logo