Pîrin Nasihati
12. yüzyılın meşhur sûfi âlimi, Rifâiyye tarikatının pîri Ahmed er-Rifâî k.s. el-Burhânü’l-Müeyyed: Sağlam Deliller adlı kitabında sûfilerine şöyle diyor:
Sizleri dünyaya ve Allah Tealâ’dan başkasına yönelmekten sakındırırım. Çünkü iş zordur. Hakîm olan Allah, her şeyi hakkıyla görüyor. Boş işlerden, gafletten, yaratılmışlara yönelmekten ve bid’atlardan sakının. Muradınızı, mâsivâyı terk ederek elde etmeye çalışın. Mâsivâyı terk eden her şeyi elde eder. Mâsivâyı isteyen ise her şeyini kaybeder.
Peşinden koşarak kazanmayı istediğiniz şeyleri, ancak onlardan yüz çevirip uzak durmakla elde edebilirsiniz. Matlubunuz Cenab-ı Hak olsun. Böyle olunca bütün maksatlarınıza kavuşursunuz. Allah Tealâ’nın rızasını elde eden, her şeyi elde etmiş olur. O’nun rızasını kaybeden ise her şeyi kaybetmiş olur.
Sûfilik zannettiğiniz gibi yünden cübbe, sarık ve entariden ibaret değil. Sûfilik hüzün cübbesi, doğruluk sarığı ve tevekkül elbisesi kuşanarak olur.
Bildiğiniz gibi ârifin zâhiri şeriatın nurundan, bâtını da muhabbetin ateşinden ayrı tutulamaz. Sûfi, emirleri yerine getirip istikametten şaşmaz. Kalbi aşk közleri üzerinde döner durur. Onun aşkı iman, duruşu da emirlere boyun eğmektir.
Rasulullah s.a.v. şöyle buyurur: “İhsan, Allah’ı görüyormuş gibi O’na ibadet etmendir. Sen O’nu görmesen de O seni görmekte.” (Buhârî, İman, 37, nr. 50)
Gerçek kulluk teslim olmaktır. Sûfi, nefsini müdafaa etmekle meşgul olursa manen yorulur. Fakat işlerini Mevlâ’sına havale ederse, bir yakını ya da dostu olmasa bile yardım ona ulaşır.
İyi bilin ki Allah dostları nefsleriyle mücahede edip, murakabe ile ibadetlere sarıldılar. Zorluklara sabretme hususunda samimi niyet ve ihlâslı kalplerle Hak Tealâ’ya biat ettiler. Mevlâ onlar hakkında şöyle buyurmuştur:
“Müminlerden bir kısmı Allah’a verdikleri sözü yerine getirdiler.” (Ahzab 23)
Velîler, azîmetleri ciddiyet ve kararlılıkla yerine getirmekte hızlı davrandılar. Uykunun, yeme içmenin fazlasından sakındılar. Gecelerin karanlığında huşû ile kıyama durarak rükû ve secde ettiler. Gündüzleri de oruç tutarak Allah Tealâ’ya taatte bulundular. Muradlarını elde etmek için, sevgilinin huzurunda mihraplarda yakardılar. Böylece Hakk’a yakınlığı kazanıp dostluk derecesine ulaştılar. Cenab-ı Hakk’ın, “Biz güzel iş yapanların ecrini asla zâyi etmeyiz.” (Kehf 30) ayet-i kerimesinin sırrı onlara aşikâr oldu. Böylece Allah Tealâ onlara en yüksek dereceyi ve en yakın makamı bahşetti.
Kardeşlerim! Yarın kıyamet gününde Azîz olan Allah’ın huzurunda beni utandırmayın. Sûfinin her bir nefesi altından daha kıymetlidir. Öyle ise zamanınızı zayi etmeyin. Çünkü zaman kılıç gibidir. Sûfi onu kesmezse (değerlendirmezse), o sûfiyi keser. Allah Tealâ şöyle buyurur:
“Kim Rahmân’ı zikretmekten gafil olursa, ona bir şeytan musallat ederiz de, o onun arkadaşı olur.” (Zuhruf 36)