Görüş Bildir

Güldeste

Verâ Nedir?

Kitaplarımızda, sohbetlerimizde sıkça geçen “verâ”nın kelime manası “sakınmak, çekinmek, uzak durmak.” İslâmî bir kavram olarak da “haram ve günah olup olmadığı şüpheli hususlardan özenle kaçınmak” şeklinde izah edilir. Tarif edilen bu hassasiyet sebebiyle “helâl ve mübahların bir kısmından feragat etmek” de verânın kapsamına dâhildir. Bu sebeple verâ takvanın ileri bir mertebesi kabul edilir. Çünkü takva mahzurlu olanı, verâ ise bir sebeple şüpheli durumda olanı terk etmektir. Verâ bahsinde İmam Rabbânî k.s. şunları söyler:

Allah Rasulü s.a.v. Ebu Hüreyre r.a.’a şöyle buyurmuştur: “Takvalı ol, insanların en âbidi olursun.” (İbn Mâce, nr. 4217)

Hasan-ı Basrî k.s. demiştir ki: “Zerre miktar verâ, onun bin katı oruçtan namazdan daha hayırlıdır.”

Ebu Hüreyre r.a. ifade etmişlerdir ki: “Yarın kıyamet günü Allah Tealâ’nın meclisinde bulunacak olanlar verâ ve zühd ehli olan kimselerdir.” (Deylemî, el-Firdevs, nr. 2572; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 3/350)

“Allah Tealâ Musa a.s.’a şöyle vahyetmiştir: Bana yakınlaşan kullarım verâdan daha üstün bir şeyle bana yaklaşamazlar.” (Taberânî, el-Evsat, nr. 3937; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, nr. 1458-1460)

Marifetullah ehli âlimlerden biri şöyle demiştir: “Şu on şeyi kendisine farz olarak görmeyen kimsenin verâsı tamam olmuş değildir:

• Dili gıybetten korumak,

• Başkalarını alaya almaktan kaçınmak,

• Suizandan uzak durmak,

• Gözleri haramdan korumak,

• Doğru sözlü olmak,

• Kendini beğenmişlikten korunmak için daima Allah Tealâ’ya minnet duygusu içinde olmak,

• Malını bâtıl yolda değil, hak yolunda harcamak,

• Nefsi için üstünlük peşinde olmamak,

• Namaza hassasiyetle devam etmek,

• Ehl-i sünnet ve’l-cemaat inancı üzere istikamet sahibi olmak.”

“Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla. Sen her şeye kâdirsin.” (Tahrîm 8)

Her türlü günahtan tevbe etmek müyesser olur da, bütün haramlara ve şüpheli şeylere karşı verâ ve takva ile hareket etme kabiliyeti elde edilirse, bu ne büyük bahtiyarlıktır! Gerçi bazı günahlardan tevbe etmek, bazı haramlara karşı verâ ile hareket etmek de bir kazançtır. İnşallah bu bir kısmının bereketi ve nuru diğer bazılarına da sirayet eder. Böylece bütün günahlardan tevbe etme, diğer masiyetlere karşı verâ ile hareket etme başarısı kazanılır. Bir işin tamamının yapılması mümkün olmuyorsa o iş bütünüyle terk edilmez.

Allah Tealâ şöyle buyurur: “Peygamber size ne verdiyse onu alın. Size neyi yasakladıysa ondan uzak durun.” (Haşr 7)

O halde kurtuluş iki şeye bağlıdır. Birincisi emirlere sarılmak; ikincisi ise yasaklardan kaçınmaktır. Bu iki husustan daha önemli olanı, verâ ve takva diye tabir edilen ikinci kısmıdır. Yani haramlardan ve yasaklardan kaçınmaktır.

Rasulullah s.a.v.’in yanında bir adamın ibadetinden, bu husustaki üstün gayretinden; başka bir kişinin de takvasından (haramlardan uzak durmasından) söz edildi. Rasul-i Ekrem s.a.v. şöyle buyurdu:

“Hiçbir şey verâya (haramlardan sakınmaya) denk olmaz.” (Tirmizî, nr. 2519; Beyhakî, ez-Zühd, nr. 831; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 6/451)

Bir başka hadis-i şerifte de Rasulullah s.a.v. şöyle buyurur: “Dindarlığınızın esası verâdır (haramlardan sakınmadır).” (Deylemî, el-Firdevs, nr. 6491; Ebû Nuaym, Hilye, 7/24; Kudâî, Müsnedü’ş-Şihâb, 1/59)

Bir Şeyhin Son Nasihati

Muhammed Diyâuddin k.s.’nin vefatına yakın zamanlardaki üstün halleri hususunda Şeyh Alâeddin Haznevî k.s. şunları söylemiştir:

Peygamber Efendimiz s.a.v. vefat edeceği sene insanlara sık sık dinleriyle ilgili meselelerde kimi zaman teşvik edici kimi zaman da korkutucu hutbeler verirdi. Karşılaştığı her topluluğa tavsiyelerde bulunur, onlarla vedalaşırdı.

İşte Muhammed Diyâuddin k.s. hazretleri de aynı Efendimiz s.a.v. gibi vefat edeceği yıl bu sünnete göre hareket etmişti. Dinin emirlerinin ve tarikat edeplerinin bütün müridlerince, özellikle de kendi ailesi ile yakınındaki müridleri tarafından yerine getirilmesine özen gösteriyordu. Onları sürekli teşvik ediyor, dinin emirlerine ve tarikatın edeplerine aykırı bir iş yapmalarına elinden geldiğince engel oluyordu.

Allah’a hamdolsun ki gayret ve çabaları netice verdi. Şerefli nefesleri çevre köyleri hatta çok uzak beldeleri bile etkiler oldu. Çünkü o yıl, özellikle de Muhammed Diyâuddin k.s. hazretlerinin vefatından sonra insanlar arasında dine tam bağlılık ve uyanış baş gösterdi.

Muhammed Diyâuddin k.s. aynı yıl, o yüce sohbet meclislerinde çoğu zaman şöyle derdi:

“En pahalı mücevherlerden daha kıymetli ve bakırı altın yapacak kadar değerli olan Nakşibendî tarikatının nisbeti şu yöreden kalkmadan onu elde etme gayreti içinde olun. Mevlâna Hâlid k.s. gibisi bulunmaz ki, Hindistan’a gidip bu yüce nisbeti tekrar alıp getirsin.”



Semerkand Dergi Logo