Derviş Bohçası
Takva
“Takva” korunmak, sakınmak ve korkmak anlamlarına gelir. İslâmî bir kavram olarak takva, Allah Tealâ’nın emirlerini yerine getirmek, yasaklarından uzak durarak gazabından sakınmak, rızası için sâlih ameller işlemektir. Haramlığı helalliği şüpheli şeylerden uzak durmak da takva kapsamındadır.
Takvadaki korku, yalın bir duygu olmanın ötesinde, tutum davranışlarda, işlerde de kendini gösterir. Yani Allah Tealâ’nın hem azabına düçar olma hem de sevgisinden mahrum kalma korkusu kişiyi ihlâsa ve sâlih amellere yöneltir. Takva sahibi kişilere “müttaki” denir. Müttakiler Allah Tealâ dışında hiçbir şeyden, hiçbir kimseden korkmaz, O’ndan başkasına yönelmez ve kalplerinde O’nun muhabbetini taşır. Bütün işlerinin merkezinde ve hedefinde Allah Tealâ vardır. Ayrıca O’nun için sever, O’nun için buğzederler.
Müttaki kişinin kalbi dünyalık endişelerden uzaktır. Tek endişesi Rabbi’nin rızasını kaybetmektir. Bu sebeple günaha düşürebilecek şüpheli şeylerden de ortamlardan da uzak durur. Farzların yanında nafile ibadetlere de son derece önem verir. Gizli ve aşikâr bütün işlerinde Allah Tealâ’dan sakınır, her halinde O’nun rızasını ve gazabını dikkate alarak hareket eder.
* * *
Allah Tealâ, Kur’an-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerimede takva sahibi olmamızı, kendisinden sakınmamızı emir buyurur. “Ey iman edenler! Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslüman olarak can verin.” (Âl-i İmrân 102) ayet-i kerimesi tam bir takva halinde olmayı ve bu hali bir ömür sürdürmeyi emir ve tavsiye eder. İmam Beyzavî rh.a. hazretleri “Allah’tan O’na yaraşır şekilde korkun” ifadesi hakkında şöyle der: “Allah Tealâ’dan hakkı ile korkmak; kulun ibadetlerini ve teslimiyetini büyük görmemesi ve bunlara karşılık sevap beklentisine girmemesidir.”
Bir başka ayet-i kerimede ise “Allah katında en değerliniz, en takvalı olanınızdır.” (Hucurât 13) buyrularak insana şeref ve değer kazandıran şeyin takva olduğu bildirilir. İbn Acîbe el-Hasenî k.s. hazretleri bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir eder: “Yani en şerefliniz nesebi en soylu olanınız değil, Allah’tan en çok korkanınızdır. Çünkü Allah katında nefslerin kemâlini ve kişilerin derecesini gösteren şey takvadır.”
Peygamber Efendimiz s.a.v. de bir hadis-i şeriflerinde “İnsanların en hayırlısı, Kur’an’ı en iyi okuyup anlayan, Allah Tealâ’dan en fazla korkan, iyiliği en fazla emreden, kötü işlerden en çok sakındıran ve akraba hukukunu en güzel koruyandır.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr) buyurarak takvanın önemine dikkat çeker.
* * *
İmam Kuşeyrî rh.a. hazretleri takvanın bütün iyilikleri ve faziletleri kendinde toplayan bir haslet olduğunu dile getirdikten sonra şöyle der: “Takvanın hakikati, Allah’a itaat ederek azabından sakınmaktır. Takvanın aslı önce şirkten, sonra günah ve haramlardan, daha sonra günah olması muhtemel şüphelilerden sakınmak, en son olarak da boş ve lüzumsuz şeyleri terk etmektir.”
Ebu’l-Kasım Nasrâbâdî k.s hazretleri ise takvayı, “Kulun, Aziz ve Celil olan Allah müstesna, her şeye karşı mesafeli durmasıdır” diyerek müttaki kişinin tek derdinin Allah Tealâ olduğunu ifade eder.
* * *
Ebu Hasan Farisî rh.a. hazretleri takvayı iki açıdan ele almıştır. Der ki: “Takvanın bir zâhiri bir de bâtını vardır. Zâhiri, şeriatın koyduğu sınırlara riayet etmek, bâtını ise ihlâs ve niyettir.” Buna göre takva hem bedenin hem de kalbin elbisesidir. Müttaki kişi azalarını günah işlemekten sakındırdığı gibi, kalbini de riya, şirk ve gaflet gibi hastalıklardan temiz tutar.
* * *
Yazıcıoğlu Ahmed Bican k.s. hazretleri her durumda takvanın üç belirtisinin olduğunu söylemiştir:
• Allah Tealâ’nın hakkına riayet etmek,
• Allah Tealâ’ya yönelmek,
• İstikamet üzere olmak.
* * *
Ebu Yakub Nehrecûrî rh.a. hazretleri de takvayı tanımlarken şu veciz ifadeyi kullanır: “Dünya deniz, ahiret sahil, gemi takva, insanlar da yolcudur.” Takva dünyanın günah ve gaflet denizinde boğulmaktan kurtaran bir gemi olduğuna göre vazife bellidir: Takva sahibi olup, dünyanın kirinde boğulmadan cennet sahiline ulaşmak...
* * *
İbn Acîbe el-Hasenî k.s. hazretleri takvanın önemini şu sözleriyle anlatır: “Her kulun Cenab-ı Hak’tan nasibi takvası ölçüsündedir. Takvası, Allah’a yönelmesi ölçüsündedir. Allah’a yönelmesi, boş meşgale ve işlerden kalbini arındırması ölçüsündedir. Kalbini arındırması, zühdü nispetincedir. Zühdü, ilahî muhabbeti miktarıncadır. Muhabbeti, Allah’ı tanıması ölçüsündedir. Allah’ı tanıması, yakîni ölçüsündedir. Yakîni, kalbinden perdenin kalkması ölçüsündedir. Kalpten perdenin kalkması da üzerindeki ilahî yardımın ölçüsündedir.”
* * *
Ebu Yezîd Bistamî k.s. hazretleri, takvanın tüm şüpheli şeylerden sakınmak olduğunu söyledikten sonra müttaki kişinin özelliklerini şöyle açıklar: “Müttaki, konuştuğunda Allah için konuşan, sustuğunda Allah için susan, zikrettiğinde de Allah’ı zikreden kimsedir.”
* * *
Takva ehlinin tek derdi ruhunu teslim edinceye kadar Allah Tealâ’nın rızasına uygun yaşamak ve bütün korkularından emin olarak O’nun huzuruna çıkmaktır. Bu sebeple her an Allah Tealâ’ya tevekkül eder; başına bir musibet geldiğinde sabreder. İmtihan dünyasında olduğunun farkındadır.
Kısaca takva; önce kalbin, sonra bütün bedenin amelidir. İlk meyvesi tevekkül ve sükûn halidir. Neticesi ise Allah Tealâ’nın lütfuyla cennettir.