Bayramda Sorulacaklar Listesi
Bizleri, “Nerde o eski Ramazan’lar!” serzenişini geride bırakıp, “Nerde o eski bayramlar!” klişesine eriştiren Rabbimiz’e hamdolsun. Biliyorsunuz milletçe nostaljiye zaafımız vardır ve bilhassa her bayram, geçmişe duyduğumuz özlemi dile getirmeyi pek severiz.
Hayır hayır, ben de eski bayramlar ile günümüz arasındaki o buruk farklardan bahsetmeyeceğim. Bilâkis, bu yazı tamamen şimdiki bayramlar üzerine. Bu ay sizlerle birlikte ev ziyaretleri yapıp, bayram klişelerini yakından inceleyeceğiz. Hadi buyurun, başlasın gezmeler!
“Bayramlar da olmasa görüşeceğimiz yok!”
Sanki sâir günlerde eş dost ziyareti yapmanın kanunda cezası varmış gibi, yıl boyunca bir çay içimlik akraba kapısı çalmamış kişilerin ilk cümlesidir. Hem içten içe hafif mahcubiyet taşıyan, hem de sohbeti ısıtmaya başlamak için kurulan bu cümle, esasen yüksek miktarda samimiyet içerir. Hem ev sahipleri hem de misafirler birbirlerini ne kadar özlemiş olduklarını bu klişe ile fark ederler. Bu yönüyle zararsız bir klişedir. Endişeye mahal yoktur, uzun sürmez.
“Eee, evlenmiyo musun sen daha?”
Bu klişe, genellikle okulunu bitirip mesleğine henüz başlamış yahut askerden dönmüş olan gençlere yöneltilir. Çocukcağız hem saygıdan dolayı cevapsız bırakmamak ister, hem de “dışı sizi içi beni yakar, bi’ anlatsam roman olur” içerikli hisler arasında gidip gelerek kem küm eder durur. Bu işler nasip meselesi diye geçiştirmek istese, “Aaaaa olur mu canım!.. Sen niyet edeceksin, karar vereceksin, harekete geçeceksin, ondan sonra nasip diyeceksin evladım!” cevabı ile kabuğuna çekilir.
Konuşma tam bu noktaya geldiğinde yapılacak en büyük hatalardan biri, “Henüz evlilik düşünmüyorum..” demektir, aman diyim, denemeyin gençler! Zira bu cümle ağzınızdan çıkar çıkmaz, “Şimdiki gençler böyle anacım! Otuzundan önce evlenmeyi düşünen yok! Yavrucum her işin bir vakti var. Ana baba olmanın bir mevsimi var. Demir tavında dövülür. Genç anne baba olunca çocuğunla arkadaş gibi olursun. İlerde peşinden dolanmak zor gelir. Ben Selahattin abini kucağıma aldığımda on sekizime yeni girmiştim.” şeklinde devam edebilecek düzinelerce nasihat bombardımanı sizi bekliyor demektir.
“Wi-fi şifresi neydi teyze?”
Bu klişeyi de anne babasıyla aile gezmesi yapmaktan sıkılmaya başlayacak kadar büyümüş, ancak aynı zamanda evde tek başına bırakılamayacak kadar küçük sayılan garson boy ergen yavrularımızdan duyarız. Zorunlu şark hizmeti yapan memur gibi bayram ziyaretine çıkan, ama kendini ortama ait hissedemeyen ergenimiz, kendini kablosuz ağların şefkatli(!) kucağına bırakır.
Ev sahibinin cevabı da güzel yurdumun hemen her yerinde aşağı yukarı şöyle olur: “Ayyy, ben hiç bilmem ki o meretin şifresini şeyini be yavrum! Geçende komşunun küçük çocuğu sorduydu, onu da bağlayamadıydım. İstanbul’un fetih yılı, nokta, küçük harfle Osmancan mıydı yoksa Osmancan alt tire 2515 miydi öyle bişeydi... Dur ben bi Raşid abini arayıp soriim o söylesin, sen de yazıver e mi guzum...”
“Bize hiç tatlı verme yenge, burası dördüncü evimiz, bak tıkandık inan ki... Bi şeker alıp kalkalım biz.”
Her on misafirden dokuzunun kurduğu bu cümle, “Aaaa hayatta olmaz! Ellerimle açtım, yedirmeden bırakmam! Tadına bakın bari birer dilim.” püskürtmesi ile hükmen geçersiz olur. Evin hanımı günler öncesinden uğraşıp gece yarısına kadar açtığı o caanım baklavaları, binbir emekle sardığı incecik sarmaları ikram etmezse yorgunluğu çıkmaz. O bir dilim olur sana yedi dilim! Gün içinde devirdiği on ikinci tabak olsa bile o misafir o tabağın dibini mecburen sıyırır, hiç kaçarı yok!
“Sen şindi okulu bitirince ne olacan?”
Kırk beş yaş ve üzeri akrabaların sorduğu bu soru da, üniversiteli yavrularımızın her bayram duyduğu sorulardandır. Bu yaş grubu için doktorluk, öğretmenlik ve mühendislik dışındaki meslekler pek makbul değildir. Hatta meslekten sayılmama ihtimalleri bile vardır. Eğer bu soruya “Bilgisayar Programcılığı Bölümü yahut Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü okuyorum” diye cevap verirseniz, onları büyük bir hayal kırıklığına uğratmış olursunuz.
Size belli etmemeye çalışarak, “Vah vaaah... Anası babası bunu ne zorluklarla büyüttü ohuttu, ola ola bilgisayarcı olmuş!.. İnternet gafeci de kalmadı ki, ne yiyecek bu oğlan yarın öbür gün?” duyguları ile acır gibi bakarlar yüzünüze. Sonunda da “Ööretmen olunuyo mu bitince? Haaa... İyi yavrım, niiyse olsun varsın. Rızkı veren Rabbimdir. Gurban olduum kimsiyi aç bırahmaz. İle güne mıhtac olmayın da gerisi önemli deal...” şeklinde yumuşak bir geçişle sohbeti diğer fertlere doğru paslarlar.
Bizde klişeler biter mi bilmem ama derginin bana ayrılan bölümü bitmek üzere. Hatta bitmiş ve ben kaptırmış gidiyor olduğum için farkına varmamış bile olabilirim. Yazı diğer sayfaya sarkmadan müsadenizi isteyeyim.
Vedamı yıllardır olduğu gibi yine kendi klişemle ediyor, size ve ailenize imanla, hayırla, sağlıkla, huzurla geçecek 786 bayram daha diliyorum... Kalın sağlıcakla.