Şal Bağlamayı Sizden Öğrenecek Değiliz!
Metrekareye otuz yedi yuutuubırın düştüğü memlekette bir yuutuubır da ben olursam, benim de başım göğe erer belki dedim. Branşımı da seçtim: Şal bağlama videoları çekeceğim!
Biliyorsunuz, çağımızın en büyük dertlerinden biri de hanım kızlarımızın eşarp ve şallarını nasıl bağlayacaklarını bilmiyor olmaları. Hepimiz çaresizce devletimizin bu yarayı saracak bir uygulama getirmesi için elimiz böğrümüzde, gözümüz ufukta bekliyoruz. Artık üniversitelerde şal bağlama bölümleri mi açılır, belediyeler eşarp bağlama yeterlilik kursları mı açar, bilmem. Tez vakitte bir çözüm bulunur da milletçe ferahlarız inşallah!
Eğer başıma saksı düşseydi, beynime ancak bu şal bağlama videoları kadar zarar verirdi. Beş dakika oturup kahvemi yudumlayayım, bir yandan da şöyle dinlendirecek bir şey izleyeyim diyorsunuz; programın orta yerinde çat diye bir şal bağlama videosu reklamı giriyor! Neyse, sinirlenmeyeceğim diyip “reklamı atla” yazması için gereken yasal sürenin dolmasını bekliyorsunuz, bu kez de izlediğiniz şeyin yanındaki kutucukta öneri olarak geliyor! Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh deyip programa dönüyorsunuz, bu kez de şu sinir bozucu kısa videolar taarruza geçiyor. Eğer bir de eskaza bir tanesine bakayım hele neyin nesiymiş dediyseniz, artık imkânı yok kurtulamıyorsunuz.Tablete, telefona, evdeki bilgisayara kadar reklam bombardımanına tutuyorlar insanı. Hayır, anlamıyorum, ben açık oturum izliyorum, şal bağlamayı izlemek istesem açar onu izlerim değil mi? İkisi arasında nasıl bir bağlantı var ki bana gönderiyorsun? Neden “acep şu elimdeki kahve fincanını ekrana fırlatsam, önce ekran mı kırılır yoksa fincan mı” sorusunu aklıma düşürüyorsun!
– “Eveet, öncelikle şalımızın kumaş ve renk seçimini doğru yapmamız gerek. Sonra da yüz tipinizi belirleyip, yüzünüze en uygun bağlama şeklini seçmelisiniz.”
– Yüz tipi derken?! E, benim yüz tipim normaaal? Yani alnım gözüm falan yerli yerinde çok şükür. Tip olarak halama benziyorum ama bak onu soruyosan?
– “Yüz tipinizi belirlemek için öncelikle elinize bir kalem alın. Alnınızın ortasına, şakak kemiklerinize, çene kemiklerinize ve çenenize birer nokta koyun. Bu noktaları birleştirdiğiniz zaman ortaya çıkan şekil, sizin yüz tipinizdir.”
– Ay kalem yok! Bi dakka bekle abla kalem getireyim. Alnımaaa, şakak kemi... şakak neresiydi yaa... şurası heralde... koyduk noktayı evet. Bi de çeneye... Birleştiriyoruuum, evet... Oldu. Oldu da... Şey oldu biraz... Anam, bu ne ovale ne üçgene, hiç birine benzemedi ki, yamuk yumuk bişey oldu, patatese benzedi! Yoksa ben patates yüz tipine mi sahibim? Neyse, Rabbimin verdiği şekle amennâ... Eee sonra naapıyoz?
– “Yüz tipinizi seçtikten sonra şalımızı çene altından iğneliyoruz. Ben üçgen yüze sahip olduğum için önce üçgen yüze uygun bağlama şeklini anlatacağım.”
– Şeklinin ne olduğunu biliyon ya rahat rahat bağlarsın tabi... Neyse, evet çene altından diyodun?
– “Sonra şalımızın bir ucunu kısa bırakıp, diğer uzun tarafı başımızın üstünden doluyoruz. Alnımızı çok kapatmayacak şekilde geriye çekip, tepesini hafifçe elimizle sivriltiyoruz.”
– Uzun tarafııı... şöyle yaptı heralde. Evet, başımızın üstüneee... Neyi geriye çekecektik yaa, tüh kaçırdım orayı! Neyse, sarar izlerim sonra yine. Kısa tarafı naapıyoduk, iğneyle alnımıza mı sabitliyoduk? Du bakiim, şu tarafa doladı heralde... E, iyi de kafamın üstü açık kaldı böyle de? Anam, bone de kaydı! Dur, kısa tarafı şurdan şöyle boynuma dolayıp çekeyim, anam iğne battı! Hüöhhöööğğ... kısa taraf... hıkkhg... Beeey... yetiiiş... kısa taraf tarafından boğuluyom galiba. Hıkg... eşhedü en lâ... Oldu gibi sanki... imkânı yok olmuyo... Uzun tarafı bi bulabilsem! Şunu şurdaan... öhhğ... çocuklaaağğğrrrr... Oval yüz tipi olaydım şindiye bittiydi... Beeeey!! Hıkğgh….
. . .
Kurban olayım şu zulme bi son verin bacılar... Madem ki Rabbim emretmiş, biz de nasıl olsa buluruz bir başörtü, usulünce takar çıkarırız inşallah, bu kadar eziyete ne gerek var? Bin bört yüz yıldır müslüman hanımlar bu videolar yokken de gayet güzel örtmüyor muydular? Nur suresinde Rabbimiz olması gereken örtme şeklinin tarifini vermiş zaten. Bırakın herkes iğneyi istediği yere taksın, uzun tarafı istediği yerden sarkıtsın. Yeter ki emir yerine gelsin. Zaten amaç güzel görünmesi değil, güzel örtünmesi olmalı öyle değil mi?
Belki unutmuşuzdur diye o çok iyi bildiğiniz sloganı hatırlatarak yazıma son veriyor, hepinize selam ediyorum: “Tesettür çağın tarzı değil, İslâm’ın farzıdır!”