Ne Alışveriş Ama!
Eskiden kız istemeye gidilirken bir kutu lokum alınır, lafa girmeden evvel “efendim, tatlı yiyelim tatlı konuşalım” diye temennide bulunulurdu. Şimdilerde kız istemeye bitter çikolata ile gidildiğinden midir nedir, yuvaların kuruluş aşamasında bile o eski ağız tadını bulamaz olduk. Kendisini gümüş tepsilerde tüllerle sarılmış tuhaf şekerlemelerle değiştiğimiz için gariban ve emektar lokumun âhı tutmuş da olabilir tabii, emin değilim.
Ağzımızın tadını kaçıran tek şey bitter çikolata olsa mesele değil. Fakat artık bir yuva kurmaya cesaret edebilen gençlerin tadını kaçıracak çok şey var. Cesaret dedim, zira bugün bir izdivaç için yola çıkmak timsah avcılığı yapmak kadar zor.
Rabb’in emrine, Efendimiz s.a.v.’in güzel sünnetine riayet etmek üzere kurulan yuvaların, insanın hem dünya hem ahiret hayatını kolaylaştırması esastır. Bu sebeple de kurulmasını kolaylaştırmak, kuranlara elimizden geldiğince destek vermek hepimizin görevidir. Gelin görün ki bu çağda artık kolaylaştırmak şöyle dursun, neredeyse kurulmasın diye gayret eden şartlar kâbus gibi çöküyor gençlerin üzerine.
Evlenmeye karar vermiş bir delikanlının evvela söz kesme parkurunu başarıyla tamamlaması ve diğer turlara devam etme hakkını kazanması gerekiyor. Bu parkurda gelin hanımın ailesine sunulacak diploma, terhis yahut tecil belgesi, maaş bordrosu, tercihen ev yahut arsa tapusu önceden hazır edilmelidir. Bu evraklar tastamam teslim edildiğinde, delikanlının maaşının yarısı ile ödediği çelenk, afedersiniz çiçek ve çikolata arz ediliyor. Hepsi onaylanıp da kahveler içilince, son olarak başımızın belası tek taş pırlanta yüzük de hanımefendiye sunuluyor (ki bu kez delikanlının üç aylık maaşı avans olarak alınmıştır) ve böylece söz kesilmiş oluyor!
Nişan parkuru da sözden ağır, düğünden hafif geçmekle birlikte, bu yolculuğun en zor aşamasını bünyesinde barındırmaktadır ki, o da nişan alışverişidir.
Dostlar! Bu yaşıma geldim, ben daha nişan alışverişinden evine memnun dönen hanım görmedim. Muhakkak ya bir şeyler eksiktir ya alınan bazı şeyler instagram’a yeterince layık değildir. Mutlaka ama mutlaka hafif yollu bir gerginlik yaşanmıştır. Gelin adayı memnun olacak olsa bile annesi, kız kardeşi, teyzesi yahut herhangi bir dişi akrabası tarafından bu memnuniyet sabote edilir.
Kızcağızın kanaat edeceği varsa da artık edemez, çünkü bu saydığım hatun kişiler “elâlem örgütü”ne üyedir ve üyeliklerinin hakkını verirler. (Buradaki Elâlem Örgütü’nü bir başka yazıda anlatmak istediğim için şimdilik sadece ismi ile yetiniyorum.) “Neden iki bileziği kabul ettin?” “Neden kıyafetinin rengini görümcene sordun?” “Neden altın setini o kadar ince seçtin?” benzeri cümleler en iyi ihtimalle düğün alışverişine kadar sürer. Ve kaçınılmaz olarak gelin hanım kendi isteklerinin yanına bu baskı cümlelerini de alarak çıkar düğün alışverişine.
Düğün alışverişi şeklindeki isim tamlaması, bu yazıyı okuyan tüm evlileri yıllar evveline götürecektir eminim. Aranızda o alışverişi yalnızca saadetle ve tebessümle hatırlayan varsa, lütfen ilgili birimlere haber versin, kendisine plaketini gönderelim.
Yurdun ve zannederim dünyanın dört yanındaki genç kızların zihnine yapışıp kalmış olan “iyi de bir kere evleneceğim canım!” cümlesi, alışveriş konusunda da büyük söz sahibidir. Hatun kişiler ne zaman almak istedikleri şeyin fiyatı ve vicdanları arasında sıkışıp kalsalar, bu cümle imdatlarına yetişir. “Al al... Bi kere evleneceksin sonuçta…” diye fısıldar durur içlerinden bir ses.
– Ay annee… şu vizon rengi koltuk takımında kaldı aslında benim aklım.. ama çok pahalı. Aman canım, olmuşken iyisi olsun. Alalım!
– Alalım güzel gelinim, hevesin kalmasın... Bu yemek odası nasıl, iyi mi?
– Yok, bunu sevmedim de, hani şu ikinci girdiğimiz mağazadaki vardı ya, ona bitttim bitttim! Gerçi onun fiyatı da bunun iki katıydı ama.. Neyse yaa, her gün alınacak bi şey değil sonuçta. Alalım!
– Alalım kızım, içinde ukde kalmasın… Bey... Yakınlarda eczane var mı, şu tansiyonuma bi baktırsak?
– Hiiiii... gelinliğe baaaakkk… ben böyle bi şey görmedim!
– Ben de görmedim yavrum, ne bu? Yani bu sadece gelinliğin fiyatı olamaz değil mi, yanında arabası da var heralde...
– Tam hayallerimdeki gibi… ışıl ışıl… büyüleyici... Bunu istiyorum, evet evet bunu alalım!
– Alalım evladım... Artık kayınbabanla ben oturduğumuz evi satar, bir iki yıl belediyenin parkında yatar, öderiz canım noolacak... bi kere evleniyosun sonuçta...
Bi kere evleniyorum, beyaz eşyam en son teknoloji olsun... Bi kere evleniyorum ve bu yüzden yemek takımım padişah sofrasını aratmasın... Bi kere evleniyorum, perdeler toplu iğnelerimle bile uyumlu olsun... Özür dilerim gelin hanım, ama senin bu kadar taleple evlenebilmen bi kere Rabb’in bir lütfu!
Sadece gelin hanım mı? Ailesi de yuva kurmayı zorlaştırmak için tüm enerjisi ile çalışır:
Şu kadar altın bilezik takılacak, dost var düşman var... Koltuklar tay tüyü olacak, çünkü bizim ailenin tay tüyünden başka koltuğa oturduğu görülmemiştir! Düğün falanca salonda yapılacak, çünkü otuz yıl önceki komşumuzun dünürlerine kadar davet ettik, anca sığarlar... Düğünde tatlı ve içecekler hariç, en az beş çeşit yemek ikram edilecek, çünkü misafirlerimiz kıtlıktan çıkıp gelecekler! Davetiyeler hiç kimsede olmayan kalite ve desende bastırılacak, çünkü düğünün ertesi günü çöpe atılmayıp evladiyelik saklanacak! Düğün albümü için stüdyo çekimi, dış çekim, aile albümü, balayı albümü yaptırılacak! Çünkü sonraki kuşakların tarihine “bakın insanoğlu, nesliniz işte bu fotoğraflarda gördüğünüz çiftten devam etti. Onlar olmasa insanlık soyu tükenecekti” şeklinde not düşülecek!..
İnsaf dostlar! Daha yolun başında bu kadar masraf yapmış bir delikanlı hangi saadete doğru yola çıkabilir!.. Eğer ailesinin holdingleri, fabrikaları yoksa o çocuk evliliğe değil borç ödemeye “evet” demiş olur. Ve yalnızca kendisi değil, sizin kızınız ve nasipte varsa doğacak olan torunlarınız bile o borçların sıkıntısını çekecek. Peki ne uğruna?!
Biliyorum, yine itirazlar gelecek ve “Hiçbir şey almadan mı evlendirelim yaani!” kıvamında eleştiriler alacağım. Ben de hiçbir şey almadan evlenin demiyorum zaten. Fakat görüyorum ki çoğumuz ihtiyaç ve lüks ayrımında kavram kargaşası yaşıyoruz.. Sosyal medyadan, televizyondan, eş dost sohbetlerinden etkilenip bu “ihtiyaç” çıtasını hayli yükseklere çıkartıyoruz. Ve neticede hem yolun başında hem de yuvanın içinde huzursuz olup, kendimizi ve eşimizi yok yere yoruyoruz.
Ne çıkar yani gelinliğimizi satın almak yerine kiralasak?.. Daha düne kadar gelin olacak yakınlarımız birbirinin gelinliğini ödünç almıyorlar mıydı?.. Ya da ne bileyim, ille de alacaksak gelinliği, yine sadece birkaç saat giyilecek kına kıyafetini, ayakkabıları falan daha makul fiyatlara alsak?.. Düğün pastası, davetiyeler, gelin arabası, nikah şekerleri, düğün albümü ve benzer şeyleri çok daha düşük fiyata halletmek varken, en pahalıları ile kendimizi de eşimizi de üzmesek?.. İnanın, düğün bitip herkes evine gittiğinde o detayları herkes çoktan unutmuş olacak. Ama sizin faturalardaki rakamları unutmanız hayli zaman alacak!
İlk fırsatta bu düğün alışverişleri konusunda yine canınızı sıkabilirim. Yeter demeyin, üstünden geçilmesi gereken daha çok şey var.