Hikmet ve Nasihatler
Bir Gönüle Girmek
15. yüzyılın büyük sûfi âlimi Hâce Ubeydullah Ahrâr k.s. hazretleri Kalbin Huzuru adlı eserinde Allah dostlarına yakınlığın önemi ve fazileti hakkında şunları söylüyor:
Tasavvuf yoluna yeni adım atan kimse, gerçek saadete kısa zamanda ulaşmak için kiminle yakınlaştığına önem vermelidir. Yani sohbet edeceği kimsenin zâhiri Efendimiz s.a.v.’in şeriatı ile süslenmiş, bâtını da Allah Rasulü s.a.v.’e ittiba ettiğinden kemale ermiş olmalıdır. Çünkü Cenab-ı Mevlâ kalbi etkilenmeye meyilli yaratmıştır. Yani kişi kiminle yakınlaşırsa muhakkak ondan etkilenir. Bu herkesçe malum bir husustur.
Kişi yas tutan bir kimsenin yanında oturursa mahzun; sevinçli biriyle beraber bulunursa mutlu olur. Her ikisinin yanında da devamlı oturan kimse bu iki halden de etkilenir. Bu da kalp kabiliyetinin kemalindendir. Eğer kalpte bu kabiliyet olmasaydı kemale ermek mümkün olmazdı. Buna kıyasla şunu söyleyebiliriz:
Bir kimse evliyaullahtan biri ile yakınlık kurarsa mana âlemi o velînin bâtınından etkilenir ve kendisinde Hakk’a yöneliş hasıl olur. Bu yönelişin derecesine göre mâsivâdan arınır. Arınma ölçüsünde de meyli artar. Arınma ne kadar artarsa yöneliş de o ölçüde güçlenir; yöneliş güçlendikçe de arınma çoğalır. Sonunda öyle bir dereceye ulaşılır ki Cenab-ı Hakk’ın dışında hiçbir şey ile alaka kalmaz. İşte o zaman Allah’a yöneliş tam manası ile elde edilmiş olur.
Bazı kimseler evliyaullaha yalnızca bir kez yakınlaşır, bir anlık muhabbette mâsivâdan tamamen uzaklaşır. Kişinin bâtını başkasından kesilince tamamen Hakk’a yönelir. Bütün bunlara rağmen bu işte sebatla devam etmek zordur. Bazı mürşidler derler ki:
Hakk’a ulaşmak kolaydır. Fakat kişinin dayanabilmesi, bu hal üzerinde sebat etmesi zordur. Çünkü kişi ancak bâtınını mâsivâdan arındırdığında O’na ulaşabilir. Çünkü yukarıda da söylendiği gibi kalp bir şeye bağlanmadan durmaz. Zikreden kişi bazı hallerde şuurun yetersiz olduğundan ya da kabiliyetinin zayıflığından vuslata eremez. Bazen de kuvvetli istidat ve sebatı sebebiyle kavuşma sevincini elde eder.
Bu manada hem bâtında hem de zâhirde velîlerin sohbetine devamlı gitmek ve onlara karşı edepli olmak gerekir. Kişi küçük de olsa edebe riayet etmezse sâlih kimselerin gönlünden uzak düşer. Onların gönlünden uzak düştüğü için de elde ettiği hallerden mahrum kalır. Çünkü bu hal velîlerin kalbinden rabıta vasıtasıyla sâlikin kalbine akıtılmıştır. Rabıta kesilirse ondan elde edilen hal de kesilir. Nitekim pek çokları velîlerin yakınlığından zevk almıştı fakat bu hali koruyamadılar.
Kimin Dostusun?
12. yüzyılın meşhur sûfi âlimi, Rifâiyye tarikatının pîri Ahmed er-Rıfâî k.s. el-Burhânü’l-Müeyyed: Sağlam Deliller adlı kitabında şöyle seslenir:
Kardeşim! Zâhirî ve bâtınî bütün işlerinde şeriata sarıl. Kalbini Allah’ın zikrini unutmaktan koru. Fakir ve gariplere hizmet et. Yorulmadan ve tembellik etmeden sâlih ameller işlemekte aceleci ol. Allah’ın rızasını kazanmaya ve O’nun kapısında durmaya çalış. Nefsini gece ibadetine alıştır ve riya ile amel yapmaktan kendini koru. Toplulukta ve yalnız kaldığında geçmiş günahların için ağla.
Ey oğul! Dünya boş bir hayaldir; içindekiler de yok olmaya mahkûm. Dünya ehlinin arzusu dünya, ahiret ehlinin arzusu ise ahiret hayatıdır. Yalancı iddialardan sakın. İtikadını, sarsılmayan bir inanç haline getir. Zihnini şeytanî vesveselerle meşgul etme. Kötü arkadaşla dostluk etmekten sakın. Çünkü onunla dost olmanın sonucu pişmanlıktır. Böyle pişmanlığa uğrayan birinin ahiretteki sözü Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçmiştir:
“Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim!” (Furkan 28)
“Keşke seninle aramız doğu ile batı kadar uzak olsaydı! Sen ne kötü arkadaşmışsın!” (Zuhruf 38)
Kötü kimseler ile arkadaşlık yapmaktan sakın ki kıyamet gününde Allah’ın huzurunda onlarla dost olduğun için bu iki ayette olduğu gibi inlemeyesin. Çünkü orada pişmanlık fayda vermez, sözün de işitilmez.
Ey oğul! Yediğini tüketecek, giydiğini eskitecek ama amel ettiğinle karşılaşacaksın. Allah’a varış kaçınılmaz son, sevdiklerinden ayrılmak da gerçekleşecek bir sözdür. Dünyanın başı çocukluk zayıflığı ve acizliği, sonu ise ölüm ve kabirdir. Dünyada yaşayanlar baki kalsalardı, onların evleri ve yurtları da harap olmazdı. Öyle ise kalbini Allah’a bağla. O’ndan başkasından yüz çevir. Bütün hallerini O’na teslim et.
Allah dostlarının yolunda tevazu ile yürü. Hizmette şeriat caddesinde ilerleyerek doğru yolu bul. Niyetini vesvese kirlerinden koru. Kalbini insanlara meyletmekten uzak tut. Allah’ın kapısından kuru ekmek ve tuzlu su olsa bile ye iç; fakat O’ndan başkasının kapısından taze et ve bal olsa bile yeme, içme.
Geçimini temin etmek için şeriat yoluyla helal kazanç sebeplerine sarıl. Helal kazanç yollarında hileye başvurmaktan sakın. Allah dostlarının gönlünü kırmaktan imtina et. Akrabalarını ziyaret et, onlara ikramda bulun. Sana haksızlık yapanı affet. Sana karşı kibirlenene tevazu göster. İdarecilerin ve hakimlerin kapısına gidip gelmekten sakın. Allah dostlarını ve kabirleri çokça ziyaret et.
İnsanlara karşı yumuşak sözlü ol. Onlarla akılları ölçüsünde konuş. Ahlâkını güzelleştir. İnsanlarla güzel ahlâk ve olgun şahsiyetle geçin. Cahillerden yüz çevir. Yetimlerin ihtiyaçlarını gider, onlara ikramda bulun. Allah dostlarından yalnız kalanların sıkça ziyaretine git.
Merhamet et ki sana da merhamet edilsin. Allah ile beraber olursan, Allah’ın da seninle beraber olduğunu görürsün. Bütün söz ve davranışlarında ihlâsı yoldaş edin. İnsanları hak yoluna sevk etmek için gayret et.