Görüş Bildir

Derviş Bohçası

Nefs-i Mülhime

Tasavvuf ehli, nefsin “hoş karşılanmayan ve yerilen ve birtakım sıfatları bünyesinde toplayan bir asıl” olduğunu söyler. İbn Acîbe k.s. hazretleri de, nefsin manevi tezkiye, terbiye ve terakkisindeki değişik durumları ve iniş çıkışları sebebiyle bu farklı ismi aldığını belirtir. Nefs, ilham alıp kalbe ilham verecek hale gelince “mülhime” ismini alır ki bu, “emmâre” ve “levvâme”den sonra nefsin üçüncü mertebesidir.

*  *  *

“Mülhime” ilham veren demektir. İlham, Allah Tealâ’nın kulun kalbine gönderdiği mana, sezgi ve iyilik telkin eden bilgilerdir. Nefsin mülhime mertebesi Kur’an-ı Kerim’de şöyle geçer: “Nefse ve onu biçimlendirene; sonra da ona kötülük duygusunu ve takvasını ilham edene yemin olsun ki, nefsini arındıran kurtuldu.” (Şems 7-9)

İbn Acîbe k.s. hazretleri bu ayet-i kerimeyi şöyle tefsir eder: “Sonsuz hikmet sahibi Allah, nefsi kemal halini kazanacağı en sağlam biçimde yarattı. Ona takva ve isyan duygusunu ilham etti; günahın çirkinliğini ve taatin güzelliğini öğretti. Nefsini iman ve taatle temizleyip ıslah eden kimse arzuladığı bütün güzellikleri elde eder, sıkıntılarından kurtulur.”

Bu ayet-i kerimeyle ilgili olarak İmam Kuşeyrî k.s. ise şöyle buyurur: “Nefsini günah ve ayıplardan, yaptığı iyiliklere karşılık beklemekten, ayrıca ilahî takdire itirazdan ve haram işlemekten uzaklaştıran kurtuldu. Nefsine hainlik eden, kontrolsüzce besleyen ve onu günahlarla kirleten kimse ise kaybetti.”

*  *  *

Nefs-i mülhime makamındaki kişi, ilham ve keşfe nail olur. Allah Tealâ’ya yaklaşmanın derdindedir. İsteklerini dizginler, gaflete ve günaha çeken işlerden uzak durmaya çalışır. Nefsinin telkin ettiği meşru olmayan hazlardan ve isteklerden kaçınır, vaktini hayırlı ameller ve iyiliklerle geçirir. Yüzü halka değil, Hakk’a dönüktür. Kalbinde marifet ve irfan nuru parıldar. Fakat her ne kadar günah ve meşru olmayan isteklerden uzak duruyorsa da içindeki günah işleme isteği henüz bitmiş değildir. Nefsini terbiye etmeye önem verir. Bu sebeple de bilgisini artırmak için gayret eder.

*  *  *

Bu makamda kişi, ilham aldığı için nefsin oyunlarına çok dikkatli olması gerekir. Çünkü nefsin tuzakları çoktur. Gelen ilhamları Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye terazisinde tartarak hareket etmek gerekir. Yüce Mevlâ’nın emirlerine ve Efendimiz s.a.v.’in sünnetine aykırı ilhamlara aldırış etmemelidir. Çünkü Allah Tealâ’dan gelen ilhamlardan başka şeytanın vesvese ve evhamları da sürekli kalbe saldırmaktadır. Bu konuda Efendimiz s.a.v. buyurur ki: “Muhakkak ki şeytan ademoğlunun kanının dolaştığı damarlarında dolaşır. Ben şeytanın size vesvese vermesinden korkarım.” (Tirmizî, Radâ’ 17, 1172)

Bu makamdaki bir sâlik ilme, öğrenmeye daha çok önem vermelidir. Ayrıca her halini mürşidine aktarmalı ve onun emirleri doğrultusunda yol almalıdır. Bu konuda Hakîm Tirmizî k.s. hazretleri; “Nefs-i mülhimenin kuşları bazen takva vadilerinde, bazen de günah vadilerinde dolaşır” diyerek uyarıda bulunmuştur.

*  *  *

Her nefs makamının kendine has sıfatları olduğu gibi nefs-i mülhimenin de sıfatları vardır. Bunlar ilim, tevazu, tevbe, sabır, şükür, cömertlik, kanaat ve tahammüldür. Bu makamda muhabbet de ön plandadır. Sâlik Hak aşkı ile dolar ve bu sebeple yalnızlığı tercih eder. Allah Tealâ’dan gayrısı gözünden düşer ve dünya malına eskisi gibi değer vermez. Hikmetli konuşmak, Allah Tealâ her anıldığında ferahlamak, kalbinde hararetin artması da bu makamdaki kişilerin belirgin sıfatlarındandır. Ayrıca yaptıkları ibadet ve taatten de zevk alırlar.

*  *  *

Nefs-i mülhime her ne kadar ilham ve keşfe mazhar oluyorsa da, bu makamda tehlike henüz geçmiş değildir. Çünkü her an nefs-i levvâmeye, sonra da nefs-i emmâreye düşme tehlikesi vardır. Kişi gelen ilhamları yanlış değerlendirir ve “ben oldum” havasına kapılırsa bir zaman sonra yeniden günahlara müptela olur. Fakat bu sefer günahların kendisini etkilemediğini zanneder. Zamanla imanı zayıflar ve Allah muhafaza, ibadetlerini terk eder.

Böyle bir kimse dinde yasak olan işleri yaptığı halde kendisinin Allah ile beraber olduğunu iddia eder. Bu sebeple bu makamda ilim son derece önemlidir. Ayrıca sâlik kalbine gelen bu ilhamları mürşidine bildirmeli ve bu sayede kendisini şeytanın fısıltılarına uymaktan korumalıdır.

*  *  *

Bu mertebedeki birisi Peygamber Efendimiz s.a.v.’in “...Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o iyi (doğru ve düzgün) olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin, o kalptir.” (Buhârî, İman 39) hadis-i şerifini sürekli aklında tutmalı ve kalbini her türlü şeytanî ve nefsanî saldırılara karşı uyanık bulundurmalıdır. Çünkü kalp insanın kalesidir. Kale düşman tarafından istila edilirse beden de bu düşmanın esiri haline dönüşür. Meşru olmayan isteklerin ve hazların eline düşer. Sonuç ise hüsrandır.



Semerkand Dergi Logo