Görüş Bildir

Rahmetin Peşinde

“Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.” (Fâtır 2)

“Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur. O, üstündür, hikmet sahibidir.” (Fâtır 2)

Allah Tealâ’ya iman ve Rasulü’ne ümmet olma şerefi başta olmak üzere, daha kıymetini takdir edemediğimiz veya farkında olamadığımız birçok nimet Yüce Mevlâ’nın rahmetinin bir eseridir. Kulluk adına yapılan bütün ameller o rahmete nail olmak içindir. Her besmelede, her Fatiha’da, her selamda ve selamlaşmada bir rahmet talebi vardır.

Kur’anî bir kavram olan rahmet, “şefkat göstermek, korumak, lütuf ve ihsanda bulunmak” manalarına gelir. Kur’an-ı Kerim’de ilâhî rahmetin her şeyi kuşattığı (A’raf 156) ifade edilmekte ve bu rahmetten kaynaklanan nimetlerin ise sayılamayacak kadar çok olduğu hatırlatılmaktadır. (İbrahim 34; Nahl 18)

Alemlere rahmet olarak gönderilen Rasul-i Ekrem s.a.v. ise ilâhî rahmetin kapsamını şöyle tarif etmektedir:

“Allah Tealâ rahmetini yüz parça yaptı da doksan dokuz parçasını kendi yanında tuttu, bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parçadan dolayı bütün mahlukat birbirine merhamet eder. Hatta at, (yavrusunu emzirirken) dokunur korkusuyla ayağını kaldırır.” (Buhârî, Edeb, 19)

Şüphesiz rahmetin kaynağı Yüce Mevlâ’dır. O, rahmetini ve bu rahmetin eseri olarak bir nimet göndermeyi murad edince buna engel olabilecek kimdir?
“Allah’ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup hapseden olamaz. O’nun tuttuğunu O’ndan sonra salıverecek de yoktur. O üstündür, hikmet sahibidir.” (Fâtır 2)

Rahmete vesile ameller

Fakat müminin bu rahmete mazhar olabilmesi için gayret etmesi, rahmeti celbeden vesilelere sarılması gerekir. Kur’an-ı Kerim’de, “yapın ki rahmete nail olasınız” anlamında “lealleküm turhamûn” kalıbıyla gelen sekiz ayet vardır. Elbette rahmete nail olmak sadece bu ayetlerdeki hususlara riayet etmekle sınırlı değildir. Lakin bu ayetler, rahmete ulaştıran yolları göstermesi bakımından bazı hususlara işaret etmektedir. 

“Allah ve Rasulü’ne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız.” (Âl-i İmrân 132)

Bir önceki ayetle müminler, kâfirler için hazırlanan ateşten sakındırılırken (Âl-i İmrân 131), bu ayetle de itaate davet edilmekte ve rahmetle müjdelenmektedir. Zira isyan azaba, itaat ise rahmete vesiledir.

“İşte bu (Kur’an) bizim indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Buna uyun ve Allah’tan sakının ki size merhamet edilsin.” (En’âm 155)

Fahreddin Râzî rh.a., bu ayeti açıklarken şu hususları sıralar:

* İlâhî rahmete nail olabilmek için, Kur’an’a muhalefet etmekten sakının.

* Merhamet olunmanız için sakının, takva ehli olun. Takvanızdan maksat Allah’ın rahmeti olsun.

* Bir mükâfat olarak merhamet olunmanız için takvaya sarılın. (Mefâtîhu’l-Gayb, XIV, 6)

“Size korkunç akıbeti haber vermek için, sizin sakınmanız ve (o sayede) rahmete nail olabilmeniz için içinizden bir adama Rabbiniz’den bir zikir/öğüt gelmesi tuhafınıza mı gitti?” (A’râf 63)

Bu ayet, kavminin “biz seni açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz” (A’râf 60) demeleri üzerine Nuh a.s.’ın verdiği cevaptır ve bütün peygamberler ile onlara inen vahiyleri kapsamakta ve sakınıp rahmete nail olabilmenin yoluna işaret etmektedir.

“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” (A’râf 204)

Bu ayetin tefsiriyle ilgili olarak Elmalılı Hamdi Yazır rh.a. şu ifadeleri kullanır: “Kur’an okunduğu vakit namazda, hutbede veya herhangi bir yerde ve mecliste hemen kulak verip onu dinleyin ve ağızınızı tutup susun ki rahmete erdirilesiniz. Rahmete erdirilmeniz arzu edilsin. Zira susmak iyice dinlemeye, iyi dinlemek de basirete, o da iman ve sâlih amellere, iman ve ameller de ilâhî rahmete ve nimete ermeye sebep ve yoldur.” (Hak Dini Kur’ân Dili, IV, 196)

“Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin, Rasul’e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.” (Nûr 56)

Bu ayet adeta rahmete vesile olacak bütün yükümlülükleri ifade etmektedir. Namaz bedenî, zekât ise malî ibadetleri içine alır. Rasul’e itaat ise bütünüyle din ve dünya işlerini düzgün, dengeli, Allah’ın rızasına uygun bir çizgide götürmeyi teminat altına almaktadır. 

“(Salih) dedi ki: Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Size merhamet edilmesi için Allah’a istiğfar etseniz olmaz mı?” (Neml 46)
Semud kavminin, aralarına fitne girip çekişmeleri üzerine Salih a.s. onlara böyle seslenmiş, istiğfar etmeleri halinde Allah’ın rahmetine nail olacaklarını hatırlatmıştır.

“Onlara, ‘önünüzdekinden ve ardınızdakinden sakının ki rahmet göresiniz’ dendiğinde (aldırış etmezler).” (Yâsîn 45)

Önünüzdeki ve ardınızdakilerden sakınmak ifadesi ile ilgili olarak yapılan izahların özeti şudur:

 * Umduğunuz ve ummadığınız cihetlerden size isabet edecek kötülüklerden sakının.

* Sizden önceki ümmetlere inen azaplardan ve ahirette sizi bekleyen azaptan sakının.

* Geçmiş günahlardan ve gelecek günahlardan sakının ki, ilâhî rahmete erişesiniz ve kurtuluşa eresiniz. Zira kurtuluş ancak Allah’ın rahmetiyle olmaktadır. (Ebussuud, İrşâd, VII, 81)

“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan sakının ki rahmete mazhar olasınız.” (Hucurât 10)

Müminlerin kardeş olduğunu ilan eden bu ayet, bozuştuklarında aralarının düzeltilmesini de kardeşliğin bir gereği olarak açıklıyor. Hem kardeşlik hem de düzeltme hususunda sakınmayı, yani bu hususta Allah’ın emirlerine karşı takva hassasiyeti taşımayı ve bu sayede ilâhî rahmete mazhar olabilmeyi hatırlatıyor. 

O’nun lütfuyla

Yukarıdaki ayetlerde “sakınma” ifadesi, yani takva dikkat çekmektedir. Zaten amellerin toplandığı nokta takvadır. Kulun kalbinde bu hassasiyet olmazsa amellerden istenilen faydayı göremez. Fakat ilâhî rahmete mazhar olmak mutlak olarak takvaya değil, Allah’ın lütfuna bağlıdır. Ayet-i kerimede ifade edildiği gibi:

“Allah’ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı ve Allah tevbeleri kabul eden, hüküm ve hikmet sahibi olmasaydı (haliniz nice olurdu?)” (Nûr 10)
Bunun yanında Allah’ın rahmetine yakın olanlar, her işinde Allah’ın rızasını gözeten ve O’nun murakabesi altında olduğunu fark ederek yaşama gayretinde olanlardır:

“Muhakkak ki Allah’ın rahmeti ihsan sahiplerine çok yakındır.” (A’râf 56)


Semerkand Dergi Logo