Kitap Medeniyeti
“Hocalar/müellifler camilerde günün belli saatlerinde tertip ettikleri meclislerde farklı dersler okutmaktaydılar. Rebî’ b. Süleyman’ın naklettiğine göre hocası İmam Şafiî sabah namazını kıldıktan sonra kendi halkasındaki talebelere Kur’an dersi veriyordu. Güneş doğduktan sonra ehl-i hadis gelip hadislerin tefsiri ve manaları ile ilgili konuları tedris ediyorlardı. Bir müddet sonra müzakere yapılıyor, kuşluk vakti olunca da dağılıyorlardı. Bu sırada Arapça, aruz, nahiv ve şiir okumak isteyenler geliyor, gün ortasına kadar okuyorlardı.
“Bugün kitap dediğimizde gözümüzde canlandırdığımız nesne Antik çağlarda farklı şekillerdeydi. O dönemde tabletler, papirüs ruloları, bir araya getirilmiş deri ve parşömen sayfaları, hatta yazılı her şey kitap olarak tanımlanmaktaydı. Ortaçağ İslâm dünyasında ise bunlara ilaveten bir konuda ezberlenip nakledilen rivayetlerin de kitap olarak (sözlü kitap) adlandırıldığını görüyoruz. Kitabın gelişimi ve bugünkü şeklini alışı, geçirdiği birkaç evreden sonra olmuştur. Antik çağlardaki mevcut kitap şekilleri, milattan sonra bazı değişimler geçirmiştir. Bu değişimler Ortaçağ’ın ilk asırlarında devam etmişse de, kitap bugünkü şeklini kâğıdın yaygın olarak İslâm dünyasına girişiyle hicrî 2. asırda almaya başlamıştır.”
“Önce Medine ve Mekke’de başlayan daha sonra da diğer şehirlere yayılan ilmî çalışmalar neticesinde, Peygamberimiz’den gelen bazı konulardaki rivayetler derlenmiş ve mescidlerdeki ders halkalarında, ilim meclislerinde çeşitli usullerle aktarılmaya başlanmıştır. Derslere devam eden öğrenciler de sonraki nesillere aktarmak için bu rivayetleri ezberleyerek böyle bir geleneğin sürdürülmesinde etkin rol oynamışlardır.”
“Hocalar/müellifler camilerde günün belli saatlerinde tertip ettikleri meclislerde farklı dersler okutmaktaydılar. Rebî’ b. Süleyman’ın naklettiğine göre hocası İmam Şafiî sabah namazını kıldıktan sonra kendi halkasındaki talebelere Kur’an dersi veriyordu. Güneş doğduktan sonra ehl-i hadis gelip hadislerin tefsiri ve manaları ile ilgili konuları tedris ediyorlardı. Bir müddet sonra müzakere yapılıyor, kuşluk vakti olunca da dağılıyorlardı. Bu sırada Arapça, aruz, nahiv ve şiir okumak isteyenler geliyor, gün ortasına kadar okuyorlardı.
Talebeler ders halkalarına uzun bir süre katıldıktan sonra ancak bir kitabı okutma ve nakletme iznini alabiliyordu. Ünlü dil bilgini Halil b. Ahmed (v. 175/791) bir kitabın rivayet iznini almak için yıllarca aynı ders halkasına katılmıştır.”
(İsmail, E. Erünsal, Orta Çağ İslâm Dünyasında Kitap ve Kütüphane, Timaş Yayınları, İstanbul, 2018, s. 27, 40, 43)