Görüş Bildir

Tasavvuf Nereye Götürür?

Her birimizin kalbi var. Fakat Rabbimiz, bu fermanı ile kalplerimizi selim, temiz ve itminana ermiş bir kalp haline dönüştürmemizi emreder.

İnsanların dünyada ve ahirette saadet ve selamete kavuşması kalp temizliğine bağlıdır. Şuarâ suresinin 88 ve 89. ayetlerinde mealen; “O gün ne mal fayda verir ne evlat. Ancak Allah’a selim bir kalple gelenler kurtulur.” buyrulmuştur. Burada selim kalpten maksat, safiyetine kavuşmuş temiz kalptir.

Her birimizin kalbi var. Fakat Rabbimiz, bu fermanı ile kalplerimizi selim, temiz ve itminana ermiş bir kalp haline dönüştürmemizi emreder. Bu yüzden Allah Tealâ peygamberlerini, ümmetlerine kalb-i selim üzere örnek şahsiyetler olarak göndermiştir. Tasavvufun ve seyr ü sülûkun da bir bakıma anlamı budur.

Maruf-ı Kerhî k.s. hazretleri tasavvufu, “Hakikati tahsil etmek ve yaratılmışların elindeki şeylerden gönlü kurtarmak” diye tarif etmiştir. Hakikati tahsil etmek, Allah Tealâ ve Rasulü s.a.v.’in emrettiği şeyleri almaktır. Herkesin elinde olan şeyden gönlü kurtarmak ise, kader planında taksim edilmiş olan nimetlere haset etmemek, kötü halleri örnek almamak manalarına gelir.

Ebu Muhammed Cerirî k.s. tasavvufu “insanın halini kontrol etmesi, kötülükleri bırakıp güzellikleri alması” olarak tarif etmiştir. Amr b. Osman el-Mekkî k.s. hazretleri tasavvuf için “kulun her an Allah ile meşgul olmasıdır” derken, Cüneyd-i Bağdâdî k.s. hazretleri de “Hakk’ın seni senden giderip, kendisi ile diriltmesidir” demiştir.

Yani tasavvuf, bizde ne varsa, nefsin sıfatlarından, şeytanın saptırmalarından, dünya ve insanların kötü tesirlerinden kurtulup, Cenab-ı Hakk’ın Kur’an-ı Azimüşşan’da emir ve tavsiye buyurduğu hallere girmektir. Masivadan yani Allah Tealâ’dan gayrı olan boş şeylerden kesilerek Hak ile beraber olmaktır. 

Bu tarifler gösteriyor ki, insanın Allah Tealâ ile iştigali, O’nunla beraberliği, boş iddia ve temennilere değil, ilâhî emir ve yasakları yerine getirmesine bağlıdır.

İmam Nesefî rh.a. hazretleri tasavvuftaki seyr ü sülûku şöyle tarif etmiştir: “Sülûk, tasavvuf ehline göre kötü kavillerden (çirkin, edep dışı sözlerden) iyi kavillere, günahlardan sevaplara, kötü ahlâktan iyi ahlâka ve kendi varlığından Allah’a giden yola, Allah’ın rızasına kavuşmaktır.” 

Sözlük anlamı “bir yola girmek, katılmak, dâhil olmak” olan “sülûk”, tasavvuf lisanında sâliki yani yolcuyu vuslata hazırlayan ahlâk terbiyesi olarak tarif edilmiştir. “Seyir”den maksat gezmektir. Tasavvufta ise cehaletten ilme, yerilen ahlâktan övülen ahlâka, kendi varlığından Hakk’ın emirlerine yöneliştir. Yani seyr ü sülûk tasavvufun kendisidir. Tasavvuf, insanı Allah Tealâ’nın bildirdiği ve emrettiği yol üzerinde hareket ettirir.

Tasavvufta seyr ü sülûk yapan kimselere mürid, sâlik, mensub ve nihayet mürşid gibi isimler verilir. Bunlar, kazanılmış olan meziyet ve kabiliyetlere göre bazı mertebelere karşılık gelir. Mürid, irade eden, dileyen anlamındadır. İradesini Hakk’ın emirlerine, Rasulullah s.a.v.’in sünnetine, şeyhin şeriat dairesindeki emirlerine mutabık kılmak isteyen kişidir.

Hakiki müridin iradesi Allah’ın rızasıdır. Kul ne kadar amel ederse etsin, en son kavuşacağı makam, “Rabbim, benim maksudum sensin, benden razı olmanı isterim” deme halidir. 


Semerkand Dergi Logo