Görüş Bildir

O'nun Katında İsmin Ne?

13. yüzyıl sufîlerinden Şazeliyye tarikatı pîri İbn Ataullah el-İskenderî k.s. hazretleri Tâcü’l-Arûs: Hikmet Tacı adlı eserinde günahlardan sakınmak ve küçük günahları hafife almamak hususunda şöyle der:

Bilmelisin ki Allah’a asi olmak; ezelde O’na verilen sözü bozmak, dostluğunu kaybetmek, başkalarını O’na tercih etmek, nefsin kötü arzularına uymak, hayâ gömleğini çıkarmak ve O’nun razı olmayacağı şeyleri yapmak demektir.

Günah işlediğinde, bunun bir neticesi olarak sadece ismin değişecek olsaydı bile, bu ceza olarak sana yeterdi. Zira sen Allah’a karşı itaatkâr bir kul olduğunda emir ve yasaklarına uyan, O’na yönelen, ihsan sahibi anlamındaki “muhsin” ismini alırsın. O’na asi olduğunda ise isyankâr anlamındaki “mûsî” ya da yüz çeviren anlamındaki “mu’riz” isimlerini alırsın. Günahın karşılığında Allah Tealâ indinde kötü olarak anılmak ceza olarak yeter sana.

Peki, itaatin zayıflar, isyanın ağır basarsa o zaman halin nice olur? O vakit itaat yerine günahtan tat alır, kulluk yerine de şehvetten zevk alırsın. Düşün ki bir de Allah katındaki merteben değiştiğinde durumun ne olur? Sen O’nun katında sâlih iken bir anda müfsid olmakla, müttakî iken de zalim olmakla anılırsın. Bu, itaat ve isyanın senin üzerindeki etkileridir.

Nefsinin sana üstün geleceğini bilerek şehvetlerle beslediğin halde, onunla mücadele mi etmek istiyorsun? Eğer böyle yapıyorsan gerçekten çok cahilsin!

Kalp, itaat suyuyla sulanan bir ağaç gibidir. Onun meyvesi ise güzel huylardır. Gözün meyvesi gördüklerinden ibret almak, kulağın meyvesi Kur’an-ı Kerim dinlemek, dilin meyvesi zikir, el ve ayakların meyvesi ise hayır işlere koşmaktır. Kalp ağacı kuruduğunda meyveleri de kurur. Manevi susuzluğun şiddetlenirse, onu zikirle gider. İlaç kullanmadan şifa bulmayı uman hasta gibi olma! Böyle birine söylenecek söz şudur: İlaç kullanmadıkça şifaya kavuşamazsın.

Ahirette faydasına olanı bilenle senin durumun şuna benzer: O kişi çıktığı arazide gerekli yiyecekleri arayıp bulur ve muhafaza eder. Sen ise faydasız şeyleri, seni helak edecek nefs yılanını ve şeytan akrebini toplayıp beslersin. İnsanlar günü geldiğinde kullanmak üzere ihtiyaç duydukları şeyleri toplarken, sen ise zararına olan günahları toplarsın. Bu da sana cehalet olarak yeter! Hiç evine zehirli yılan ya da akrep getirip besleyen birini gördün mü? İşte sen bunu yapıyorsun!

Senin için korkulacak en kötü durum, küçük günahları hafife almandır. Çünkü yalnızca büyük günahları dikkate alıyor ve onlar için tevbe ediyorsun. Küçük günahları hafife aldığın içinse onlara tevbe etmiyorsun. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.” (Nur 15)

Büyük günah, tevbe edersen Allah Tealâ’nın keremi yanında çok küçüktür. Fakat önemsiz görüp küçük günahta ısrar edersen seni helake sürükler. Çünkü zehirin az olanı da öldürücüdür. Küçük günahlar ateş kıvılcımı gibidir. Koca bir şehri bile yakıp kül etmeye yeter!



Semerkand Dergi Logo