Görüş Bildir

Nefs-i Emmâre

Kur’an-ı Kerim’de “Sonra da ona kötülük duygusunu ve takvasını ilham edene yemin olsun ki, nefsini arındırıp temizleyen kurtuldu.” (Şems 8-9) buyurulmaktadır. Bu ayet-i kerimenin beyanı üzere nefsini iman ile küfür ve şirk başta olmak üzere çirkinliklerden temizleyen ve imanını ibadetlerle süsleyen insan kurtuluşa erer. Allah Tealâ kullarına peygamberleri ile temizlenmeyi, iyilik ve güzellikleri öğretmiştir. O halde insanın nefsini arındırması gerekir ki bu da nefsi tanımakla mümkündür. Tasavvuf ehli, Kur’an-ı Kerim’den hareketle nefsin yedi mertebesinin olduğunu söyler. Bunların ilki “nefs-i emmâre”dir.

* * *

“Emredici nefs” anlamındaki nefs-i emmâre, Yusuf suresinin 53. ayetinde mealen şöyle geçer: “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Şüphesiz nefs sürekli kötülüğü emreder; ancak Rabbimin acıdığı müstesna...” Bu ayet-i kerimeyi merhum Elmalılı Hamdi Yazır şöyle tefsir eder: “Haddizatında beşerin nefsi daima fenalık tarafına meyleder, bütün gücüyle kötülüğü telkin eder. Yani genel olarak beşer nefsinin tabiatında şehvete, günaha ve kötülüğe meyil vardır: Nefs kendi gücünü ve emrindeki araçları o yönde kullanır; onun böyle bir özelliği vardır. İşte bundan dolayı insan sırf kendi nefsine kalırsa fenalığa sürüklenir. Ancak bundan Rabbimin rahmet ettiği müstesnadır.”

* * *

Nefs-i emmâre; sürekli kötülük peşinde koşan, şehvetinin esiri olan ve dünyaya aşırı derecede meyilli nefstir. Bedenin istekleri yani haz ve rahatlık duygusu her şeyin önündedir. Kalbin ve vicdanın istekleri ise hep geri planda kalır. Nefs-i emmârenin hâkim olduğu bedende ölçüsüz istekler sultanlığını ilan etmiştir. Şeytanın vesveselerini emir gibi yerine getirir, hayvanî arzuları ön planda tutar. Kendini beğenme ve başkalarını küçük görme bu nefsin önemli sıfatlarındandır. Allah’ın emir ve yasaklarına riayet edilmez. Ölüm hatırlanmadığı için fütursuzca günah işlenir.

İbn Acîbe rh.a. hazretleri bu nefsi şöyle anlatır: “Nefs-i emmârenin ve ordularının durumu şeytanın durumuna benzer. Şeytan insana kötülük yapması için vesvese verir, sonra geri dönüp gider. İnsan onlara uyduğunda akıbeti, ebedî olarak Allah’tan kopma azabı içinde kalmasıdır. Bu, nefsini Allah’a vuslattan mahrum bırakarak ona zulmedenlerin cezasıdır.”

* * *

İnsanı helâke götüren nefs-i emmârenin en temel özelliği kararları “akl-ı insanî” ile almamasıdır. Bu mertebedeki kişi, kendisini helâke götüreceğini bildiği halde yanlış yapmaktan, günah işlemekten çekinmez. Çünkü aklı şehvetinin esiri olmuştur. İşlediği kötülükler ve günahlar sebebiyle vicdanı körleşir. Bu durum ise daha rahat günah işlemesine sebep olur. Bu konuda Cüneyd-i Bağdadî k.s. hazretleri şöyle der: “Nefs-i emmâre, kişiyi helâke çağıran, düşmana yardımcı olan, hevâya uyan ve türlü türlü kötülüklerle itham edilen nefstir.”

* * *

Bu nefs mertebesinin diğer özellikleri ise gazap, kabalık, cahillik, nifak ve küfürdür. İnsanî aklın ve kalbin söz sahibi olmadığı ve hayatına nefsin isteklerinin yön verdiği bu mertebedeki kişi boş işlerle meşgul olmaktan, yalan söylemekten, gıybet etmekten, başkalarıyla alay etmekten çok hoşlanır. Başkalarının acıları onu ilgilendirmez. Çünkü nefs-i emmâre sahibi kimse için tek önemli şey vardır; o da kendisi...

* * *

İbn Atâullah İskenderî k.s. hazretleri der ki: “Her günahın, gaflet ve şehvetin aslı, kendini beğenmektir. Her taatin, huzur ve iffetin aslı ise kendini beğenmemektir” Bu söz kişinin kendisinden/nefsinden razı olmaması gerektiğini vurgular. Kendini beğenmek, kişinin kendisini ve yaptığı fiilleri sorgulamasına engel olur; her halini ve işini güzel gösterir. Bunun sonucu ise hüsrandır. Zira Peygamber Efendimiz s.a.v. şöyle buyurur: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır. Aciz (aklını kullanamayan) kişi ise nefsinin hevâ ve hevesine tâbi olan ve buna rağmen Allah’tan iyilikler uman (olmayacak şeylerin beklentisi içerisine giren) kimsedir.” (Tirmizî)

* * *

Serî es-Sekatî k.s. hazretleri ise nefs-i emmâreye uyan kimsenin durumunu şöyle açıklar: “Allah Tealâ’yı tanıyan kimse rahat yaşarken, dünyaya meyleden kimse sıkıntı çeker (bunalımlara düşer.) Ahmak da sabah akşam boş şeyle uğraşırken, akıllı kimse devamlı nefsinin kusurlarını bulup düzeltmeye çalışır.”

* * *

Nefs-i emmâre sahibi kişilerin bir diğer özelliği ise bu nefs mertebesinde bulunduğunu kabul etmemesidir. Nefsi yaptıklarını güzel gösterdiği için kendisini kötü görmemekte, çeşitli bahanelerle yanlışlarını temize çıkarmaktadır. Halbuki Allah Tealâ mealen; “Kim kötülük işler veya nefsine zulmeder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, O’nu bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur.” (Nisa 110) buyurur.

Öyleyse kişi nefsini arındırmak, çirkin işlerden, günahlardan sakındırmak için öncelikle tevbe etmeli, Allah Tealâ’nın zikrine sarılmalıdır. Sonra kötü arkadaş ve ortamlardan uzak durarak günaha düşmenin önüne geçmelidir. Ayrıca görüldüğünde Cenab-ı Hakk’ı hatırlatan sâlih insanlarla beraber olmalıdır. Yalnız kalmamaya dikkat etmeli ve kalbinin gıdası için sohbet meclislerine katılarak nefsini terbiye etmelidir. Çünkü bedenin gıdası yemek olduğu gibi kalbin gıdası da ibadet ve iyiliklerdir.



Semerkand Dergi Logo