Görüş Bildir

Hâl Dili

Kulun Rabbi ile Durumu

Şâzeliyye yolunun büyüklerinden İbn Atâullah el-İskenderî k.s. şöyle der:

“Kulun bu dünyada Allah Tealâ ile olan durumu, efendi ile kölenin şu haline benzer: Efendisi köleye falan şehre gitmesini emreder. Şehre hangi yollardan gideceğini ve yolculuk için gerekli azığı tedarik etmesini de tembihler. Böylece efendi, köleyi bir işle vazifelendirdiği zaman, onun canını ve sağlığını korumak için gerekli imkânlardan yararlanmasına izin vermiş olur. Kulun bu dünyada Allah Tealâ ile olan durumu da böyledir. Allah onu bu geçici dünyada yaratmış ve burada ahiret yolculuğu için azık toplamasını emretmiştir.

Şu açıktır ki, Allah Tealâ kula ahiret için azık hazırlamasını emrettiğinde, ona yardımcı olacak dünyalıkları kazanmasını da mübah kılmış olur.

Kulun Allah Tealâ ile olan misali şu hizmetli kişiye de benzer ki; padişah onu sarayına getirip bir takım işleri ücreti karşılığı yapmasını emretmiştir.

Ne dersin, padişah onu sarayının hizmetinde kullanıp da azıksız bırakır mı? Aksine, padişah onu doyurmaktan daha cömert davranır. İşte Allah Tealâ ile kulun durumu da böyledir. Dünya O’nun sarayı, sen hizmetli, yaptığın iş ibadet, ücret ise cennettir.”

İbn Atâullah el-İskenderî, Hikmet Tacı

Ticarette İbadet

Büyük velîlerden Ebu Talib el-Mekkî k.s. ticarette niyet hakkında şunları söylemiştir:

“Ticaretle uğraşan kişi, maişetini temin ederken insanlara muhtaç olmaktan, başkasının elindekine tamah etmekten ve şirin görünme düşüncesinden kurtulmak niyetiyle iş yapmalıdır. Bu kötü halleri bilerek ve niyet ederek terk ederse, yaptığı ticaret ona ibadet sevabı kazandırır.

Ayrıca, ticarî faaliyetleri sürdürürken kendisinin ve ailesinin rızkını temin etmeye de niyet etmelidir. Bu durumda yaptığı harcamalar sadaka hükmünde olur.

Tüccar doğru sözlü olmalı, müslüman kardeşlerine karşı samimi ve dürüst davranmalıdır. Bu dinin gereğidir. İnsanların güvenini, samimiyetinin ve merhametinin bir göstergesi saymalıdır. Alım satımla uğraşan kişinin bu anlayış üzere hareket etmesi gerekir. Yaptığı her işte her zaman dinin emirlerine ve takvanın gereklerine öncelik vermelidir.

Bunları yaptıktan sonra dünya işleri düzene girerse, Allah Tealâ’ya hamd eder. Bunlar kendisi için büyük bir kazanç ve üstünlük vesilesidir. Dinin esaslarına, takvanın gereklerine göre davrandığı için dünya işleri bozulur ve sıkıntıyla karşılaşırsa, bu durumda da dinini korumakla kazançlı çıkmış, sermayesi olan takvayı korumuş ve selamette kalmasını sağlamış olur. Çünkü onun bütün güvenci ve dayanağı bunlardır.

Fakat dininin onda birini feda ederek dünya malı kazanan kimseler ne ticaretlerinde kâr edebilmişler ne de doğru yolu bulabilmişlerdir. Böyle yapanlar, Allah Tealâ katında zarara uğrayan kimselerdir.”

Ebu Tâlib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Ne Denildi Ne Yaptık?

Büyük sûfilerden İbrahim b. Edhem rh.a. şöyle demiştir:

“Sevgilinin kızdığı şeyleri sevmek sevginin alameti değildir. Mevlâmız dünyayı yerdi, biz ise övdük. O buğzetti, biz sevdik. Dünyada zühd hayatı yaşanmasını istedi, biz ise dünyayı tercih ettik, onu elde etmek için koştuk.

Dünyanın harap olacağını ferman buyurdu, siz ise koruyup onarmaya çalıştınız. Onu talep etmeyin buyurdu, siz talep ettiniz. Servet biriktirmeyin diye uyardı, siz mal yığmaya baktınız.

Sizi bu gaflete dünyanın yalancı cazibesi sevketti. Çekiciliğine kapılıp dünyanın peşine düştünüz. Dünya o sahte görüntüsüyle sizi aldattı, kendine bağladı.

Böyle olunca da onun isteklerini kabullenip boyun eğiyorsunuz. Onun hayhuyu içinde yuvarlanıyorsunuz. Hazlarından bol bol yararlanıp duruyorsunuz. Nefsin isteklerini harlayan cazibelerine kapılıyor, şerleriyle kirleniyorsunuz.

Dünyanın hazinelerini elde etmek için hırs pençesiyle toprağı eşeleyip duruyor, madenlerini çıkarmak için tamah kazmasıyla kazıp duruyorsunuz. Onun çeşitli yerlerine gafletle binalar inşa edip duruyor, cehaletle muhkem yapılar yapıyorsunuz.”

Beyhakî, Kitabü’z-Zühd

Yanında Kim Var?

Abdullah b. Alevî el-Haddâd k.s. bir nasihatinde şöyle buyurmuştur:

“Kardeşim! Bütün hal ve hareketlerinde, bütün anlarında, gözünü her açıp kapamanda, aklından bir şey geçtiğinde, irade ettiğin her şeyde ve diğer bütün hallerinde Allah Tealâ’nın gözetimi altında olduğunu bil ve dikkat et. O’nun sana yakın olduğunu hisset. Bil ki O sana bakmakta, halini bilmektedir. Senin hiçbir şeyin O’na gizli kalmaz.

Her nerede olursan ol, Allah Tealâ seni ilmiyle ve kudretiyle kuşatıyor. Eğer iyilerden isen seni daima doğru yola iletir, yardım eder ve korur. O senin Mevlâ’ndır. O’ndan gerçekten hayâ et. Seni yasakladığı yerlerde görmesinden ve emrettiği yerlerde bulmamasından sakın. O’nu görüyormuş gibi ibadet et. Sen görmüyorsan da O seni görüyor.

Ne zaman kendinde ibadetlere karşı bir tembellik ya da günahlara meyil görürsen, kendine Rabbi’nin seni işittiğini, gördüğünü, gizli hallerini, iç seslerini bildiğini hatırlat.

Eğer bu hatırlatma Allah Tealâ’nın azametini idrak etmede nefsine yetmiyorsa, ona iyilikleri ve kötülükleri yazan iki meleğin yerini hatırlat ve şu ayet-i kerimeyi oku:

“İki melek sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen, yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf 17-18)

Abdullah b. Alevî el-Haddâd, Esaretten Kurtuluşa

Maneviyatı Kim Bilir?

Büyük sûfilerden Sehl et-Tüsterî k.s. şöyle demiştir:

Bir kul şu dört şeyi yerine getirmedikçe maneviyat yolunu anlayamaz, hakikatine ulaşamaz.

• Sünnet üzere farzları yerine getirmek,

• Şüpheli şeylerden uzak durup helalinden yemek,

• Zâhirî ve bâtınî günahlardan sakınmak,

• İstikametten ayrılmamak.

Ebu Talib el-Mekkî, Kalplerin Azığı

Sözler

“Gerçek zâhid, dünyayı ne kötüleyen ne de övendir. O dünyaya iltifat etmez, kâle almaz. Dünyalık elde ettiği zaman sevinmez, bir dünyalığı kaybettiği zaman da üzülmez.”

Ebu Süleyman Daranî rh.a.

“İnsanların bir kısmı sahip, bir kısmı da köledir. Nefsinin isteklerini kontrol altına alan sahip, nefsin isteklerinin hâkimiyeti altına giren ise köledir.”

Ebu Ali Hasan b. Ali rh.a.



Semerkand Dergi Logo