Tavan Arası
Kitaplar Arasında
Açe Hükümdarı’ndan Mektup
İslâm coğrafyasının Batılılar tarafından işgal girişimleri en uçtaki topraklardan başlamıştır. Müslümanlar kendi içlerinde çekişmelerle boğuşurken zayıf düşmüşler, düşmanlar da bu fırsatı kaçırmamışlardır. Endülüs İslâm Devleti’nin düşüşü böyledir. Oradan Kuzey Afrika’ya uzanmayı hedefleyen istilacıları Osmanlı durdurmuştur. Fakat sonraki asırlarda Afrika’yı korsanlık faaliyetleri ile istila eden Batı emperyalizmi, nihayet Osmanlı hâkimiyetindeki Kuzey Afrika’yı tacize başlamıştır. Hindistan’daki müslümanların hâkimiyetlerini kaybedişi de Endülüs’e benzer. Temelinde yatan sebep, Kur’an-Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin öngördüğü birlik ve dayanışma ruhuna bağlılığın zayıflamasıdır. Bu durum istilacı güçlere imkân ve fırsat vermiştir.
Çok uzakta olsalar da Endülüslü müslümanlar, Osmanlı Sultanı II. Bayezid’den yardım isterler. II. Bayezid de kardeşlerini kıyımdan kurtarmak için elinden geldiğince yardımda bulunur. Aynı şekilde Yavuz Sultan Selim, Hac yolunun ve Hicaz’ın tehlikeye düşmesi üzerine Mısır Seferi ile bu bölgeyi istiladan korumuştur.
Emperyalist Avrupa devletlerinin korsanlık faaliyetleri ile işgale giriştikleri ülkelerden biri de bugün Endenozya’ya dahil bulunan Açe İslâm Devleti’dir. Dünyanın diğer ucu sayılan buradaki müslümanlar da Osmanlı’dan yardım istemişlerdi. Açe hükümdarı Sultan Alaaddin 16. asrın ortalarında dört kez elçi göndererek Osmanlı’nın yardımına başvurmuştu. Kanunî Sultan Süleyman, derhal talebe cevap vererek denizci ve asker göndermişti. Bu kapsamda 1538 yılında Sultan Alaaddin’in emrine toplam üç yüz Osmanlı denizcisi ve askeri tahsis edildiğini görüyoruz. Bunlardan Mehmed Han adlı Osmanlı zâbiti Sumatra adasındaki Aro bölgesini fethetmiştir. 1564 yılına gelindiğinde Kanunî, beş yüz askerle birlikte ateşli silahlar ve top döküm ustaları gönderir.
Açe hükümdarı Sultan Alaaddin’in Osmanlı Padişahına gönderdiği mektuplar günümüze ulaşmıştır. Bu mektuplardan miladi 7 Ocak1566 tarihli olanı şöyledir:
“Biz bu bölgede Portekizliler’le savaşıyoruz. Çok zor durumdayız. Düşman arasında yalnız kalmış bu fakir, miskin ve yetim bendelerine dinimizin de emrettiği şekilde merhamet edip, Allah için gaza yolunda bize yardım edin. Mısır ve Yemen beylerbeylerine veya Cidde ve Aden beylerine düşmanlarınız değil, kullarınız olduğumuzu haber verin. Lütfedip biz fakir, miskin ve zayıflara silah ve askerle yardım edin. Alet ve teçhizatla dolu donanma gönderirseniz bu taraftaki Portekizliler’in mahvolacağını biz taahhüt ederiz. Yardım etmezseniz mahvoluruz ve hacıların yolu da Portekizliler tarafından kesilmiş olacağı için müslümanlara büyük zarar olur.
Sayenizde on iki bini meskûn, yirmi dört bin adaya hükmediyorum. Bu adalarda hutbe, cihan padişahı ve Allah’ın hükmünün yeryüzündeki uygulayıcısı olan siz Sultan Süleyman efendimizin ismine okunur. Adalar halkının çoğunluğu Şafiî mezhebindendir. Birçok adada hutbenizin okunması için yeni camiler yaptırdım. Seylan (Siri Lanka) hükümdarı kâfirdir. Budist Seylan’da müslümanların on dört camisi vardır ve hepsinde hutbeniz okunur.
Malabar’da (Güney Hindistan) yirmi beş camide namınıza hutbe okunur. Gücerat Sultanlığı vezirlerinden Karamanoğlu Abdurrahman Bey, Anadolu’dan Hindistan’a gitmiş bir sâdık kulunuzdur. Bunların hepsi siz efendimizden denizci ve topçu isterler. Birkaç yıl önce gönderdiğiniz sekiz topçuyu burada başımızın üzerinde taşıyoruz. Şimdi kadırga ve kale yapmasını bilen gemi ve inşaat mühendisleri de göndermeniz için yalvarıyoruz. Açe sizin köylerinizdendir ve ben de hizmetkârlarınızdan biriyim.”
Açe Hükümdarının son mektubu ulaştığında Kanunî Sultan Süleyman Han vefat etmiştir. Oğlu II. Selim mektuba cevap verir ve bölgenin durumu hakkında daima tafsilatlı bilgi ister.
(Mektup için bkz. Necdet Bayraktaroğlu, Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar, Hayat Yay., İstanbul, 2012, s. 248-249)
Latifeler
Dünyanın En Zor Şeyi
Ulemadan bir zat, bir gün ders okuturken;
– Yerden göğe kadar ne varsa benden sorunuz, cevabını vereyim, der. Talebelerden biri;
– Hz. Adem a.s.’ın ilk haccında başını kim tıraş etti, diye sorunca, hoca başını sallayarak şöyle der:
– İlmimle mağrur olduğum içindir ki, cevabından aciz kalacağım böyle bir soruya maruz kaldım!
. . .
Kethüdazâde Arif Efendi letayif kitaplarında hikmetli sözleriyle bilinen bir kimsedir. Buyurmuş ki:
“Ulema yanında dilini, zurefa (zarif ve görgülü kişiler) yanında gözünü, evliya yanında gönlünü sakınmalı.”
. . .
Hikmet ehlinden birine sormuşlar:
– Dünyanın en güç şeyi nedir?
Şu cevabı vermiş:
– Sözdür, çünkü anlamak da güçtür, anlatmak da…
Yine başka bir zata sormuşlar:
– Dünyada en kolay şey nedir?
Şu cevabı vermiş:
– Hayaldir. Çünkü dünyada ona sahip olmayan kimse yoktur.
Hikmet Ehlinden
Cümle işin yeğreği birlik durur
Birliğe bitmek bütün erlik durur.
Birliğe bitenler erdi menzile
İkilikle kimse gelmez hâsıla.
Kanda kim iki gönül birlikdedir
Göresin bunlar ganî dirlikdedir.
Birlik ehli hoş geçirir vaktini
Birikenler tuttu dünya tahtını.
Birlik ile açtı yolu Mustafa
Hüküm kıldı dünyaya kâf’dan kâf’a.
Birliğe biten gönüller oldu şâd
Hâsıl oldu bunlara cümle murad.
Ne ki devlet var ise birlikdedir
Birlik ehli ölmesiz dirlikdedir.
Birlik ile geldi cümle iş ele
Birlik ile vardılar doğru yola.
Aşık Paşa rh.a., Garipnâme
Lügatçe
Yeğrek: Daha iyi, üstün.
Bitmek: (Burada) Toplanmak.
Kanda: Nerede.
Ganî: (Burada) Bol, çok.
Kâf’dan kâf’a: Baştan başa.
Ölmesiz: Ebedi.