Mahmud Efendi’ye Açık, Sultan Mahmud’a Kapalı Kapılar
İkinci Sultan Mahmud’un ilk devirleri... Yenikapı Mevlevihanesi’nde Ali Nutki Dede Efendi şeyh. Sözü sohbeti dinlenir, hakikaten içi ve dışı temiz bir zat. Meşhur şairimiz Şeyh Galib’in müşarünileyhin (bu kişinin) dervişi olduğunu söylemek, kendisi hakkında fazla söz söylemeye lüzum bırakmaz, sanırım.
Resuhi Baykara anlatıyor:
Babam Yenikapı Mevlevihanesi son şeyhi Abdülbaki Efendi’den dinlemiştim.
İkinci Sultan Mahmud’un ilk devirleri... Yenikapı Mevlevihanesi’nde Ali Nutki Dede Efendi şeyh. Sözü sohbeti dinlenir, hakikaten içi ve dışı temiz bir zat. Meşhur şairimiz Şeyh Galib’in müşarünileyhin (bu kişinin) dervişi olduğunu söylemek, kendisi hakkında fazla söz söylemeye lüzum bırakmaz, sanırım.
Sultan Mahmud ikide bir tekkeye gelmekte, ayinde bulunduktan sonra da dervişlere ihsanlar vermekteydi. Şeyh Efendi Padişah’ın bu hareketini doğru bulmuyor fakat durup dururken de:
– Dervişlere para vermeyin, ihsanda bulunmayın, diyemiyor. O zamanın terbiye ve adabına aykırı. Bir taraftan da dervişlerin Padişah ihsanına alışmamalarını istiyor.
Bir gün Sultan Mahmud yine dergâha geliyor ve ayini müteakip şeyhin odasında Ali Nutki Dede ile konuşmaya koyuluyor. Bir aralık:
– Şeyhim, diyor, benden bir şey emretmez misin? Dede Efendi:
– Estağfurullah, yok, diyor. Padişah ısrar ediyor:
– Canım, bir şey emredin de yapayım.
Koca dede artık dayanamıyor:
– Var amma yapamazsınız!
Bu cevap, bilhassa Sultan Mahmud gibi mağrur bir padişahın garibine gidiyor ve asabiyetini belli eder bir şekilde:
– Nasıl olur, diyor, söyleyin de yapayım.
O zaman Şeyh Efendi şöyle bir doğrularak cevap veriyor:
– Öyleyse bir daha bu tekkeye gelmeyin! Padişah şaşırmış bir halde soruyor:
– Beni evliyaullah kapısından kovuyor musunuz?
Dedenin cevabına bakın:
– Buraya “Mahmud Efendi” olarak gelirseniz gelin, yoksa “Sultan Mahmud” olarak gelip de dervişlere ihsanlarda bulunarak onların kalbini Allah’tan sizin kesenize çevirecekseniz gelmeyin.
Mustafa Armağan, Osmanlı’nın Mahrem Tarihi, Timaş Yay., İstanbul 2008, s. 184- 185.