Görüş Bildir

Terlik Kimdeyse Tablet Onundur

Siverekli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre ülkemizdeki en yaygın hobi, kendimizden sonraki kuşakları eleştirmek ve onlarla kendi neslimizi nostaljik örnekler sponsorluğunda kıyaslamakmış.

Şaka şaka! Böyle bir araştırma yok tabii ki. Ama eminim, eğer olsaydı bu dalda diğer ülkelere açık ara fark atardık.

Eleştirilen o gariban yeni yetmeler tayfasına vaktiyle ben de dahildim. Ve zannediyordum ki insanlık tarihi boyunca herkes ideal insan modelinin örneğiydi de yalnızca bizim kuşak problemliydi. Fakat yaş ilerledikçe gördüm ki bu yalnızca bize has bir gömülme merasimi değilmiş. İstisnasız her kuşak, ardından gelenler için bu merasimi seve seve düzenliyormuş.

Bu bir çeşit kendini aklama yöntemi midir bilinmez, bulduğumuz her fırsatta “n’olacak bu gençlerin hali!” şeklinde başlayan ve engel olunmazsa günlerce sürebilme potansiyeline sahip brifingler vermeye hazırız.

Vay efendim şimdikiler büyüğe saygı nedir bilmiyor... Yok zamane gençlerinin aklı bir karış havada... Yok yeni nesilden umudum kalmadı... Sanırsınız uzaylılar bir gece dünyaya inip, yeni neslin çocuklarını bize bırakarak arkalarına bakmadan kaçtılar!

Eleştirmeyi bir yere kadar anlayabilirim belki, fakat eleştirirken el vicdanda olmamayı anlayamıyorum. Biri de çıkıp demiyor ki, o beğenmediğimiz huylar ve davranışlar bizde olmasa çocuklarımız nereden öğreneceklerdi! Sanki biz altın günü grubumuzla yaptığımız aylık bilim toplantımızda Plüton’un gezegen olup olmadığı üzerine fikir teatisi yapıyorduk da çocuklar bizden geri kaldılar!

– Ay görüyo musun Şükran ne paylaşmış? Tatile gitmişler yine.

– Kışın ağzında?!

– Para var, huzur var şekerim, yazı kışı takan olmuyo para olunca. Bak bak, storisine de atmış aynı fotoğrafı. Görgüsüz ayol bu!

– Ver bakiim? Aaa hakketteen...

– Anneee! Tableeet!

– Ne tableti! Sabahın köründen beri oynuyosun o zımbırtıyla, yeter! Hiii, kız çantaya baaak... İndirime girmiş bu hafta. Bu sayfayı sen de takip et, şahane şeyler var. Geçen de bi ayakkabı...

– Anneee tabletim nerdeeee?

– Kaldırma beni ayağa bak, gelirsem kırarım o tableti! Bu da tabletsiz nefes alamıyo, oksijen tüpü sanki mübarek!.. Ay şarjım bitiyo. Du şunu şarja takayım da bi selfi yapalım, “eltişkoyla çay keyfi” yazıp instagrama atarız. Bizim kızın öğretmeninde de var bu çantadan biliyo musun, kahverengisi... Çok havalı duruyo. Kadın süslü anacım. Çocuum şarj aletini naaptınız?

– Anneeeaağğğğ! Tabl...

– Nerde benim terliğim! Ben sana tablet yok demedim mi sıpa! Kaçma buraya gel! Bak tutturamadım görüyo musun sinirden. Şurda beş dakka muhabbet edeceğiz, burnumuzdan getirdi. Onu oynayacağınıza oturup iki satır kitap okuyun desek kırk dereden su getirirler! Hiç ilim irfan öğreneyim, kendimi geliştireyim derdi yok bu bebelerin. Bizim zamanımızda bi tane kitap bulmak için teee ilçeye giderdi babalarımız. Bi hikâye kitabı bulacak da getirecek de ohooo... Gelirse de bütün köyün talebeleri döne döne okur ezber ederdik. Şimdi ortalık kitap dolu, yüzüne bakan yok! Efe Çınar Alpcaaaağn, terliğimi getir oolum. Orda duvarın dibine düştüydü!

. . .

Madem şimdi ortalık kitap dolu, acaba diyorum sen de mi alıp okusan arada, he güzel ablam? Hani belki çocuk senin elinde görür örnek alır falan, nasıl olur?

Şimdiki gençler bizim gibi(!) öğretmenine saygı duymuyor diye yakınıyoruz. Ama öğretmeni çocuğumuza birazcık sesini yükseltecek olsa, gidip ağır silahlarla okul idaresine baskın yapacak durumdayız.

Şimdikiler el öpüp misafire hoş geldin demeyi bilmiyor deyip onları edepsiz ilan ediyoruz. Ama evimize bir misafir gelmek istediğinde “kusura bakmazsanız başka gün buyursanız, oğlanın sınavı var da, gürültüde çalışamıyor teyzesi...” diyen de yine biziz. Ya da en iyi ihtimalle gelseler bile çocuğa “sen çalış çıkma odandan hiç, ben kekini getiririm” diyen de...

“Şimdiki kızlar ev işi bilmiyo. Biz sabah ezanıyla kalkar, tarlaya bağa bahçeye gider, sonra süt sağardık” diye gerim gerim gerinen anneler de biziz. Kız evladının elini soğuk sudan sıcak suya sokmayıp, birer prenses oldukları telkinleri ile büyüten de...

“Evlilik de bunların elinde oyuncak oldu, iki tartışınca hemen boşanıyorlar. Biz gelinlikle girdiğimiz evden kefenle çıkalım diye evlendik anacım!” diyen de biziz. “Aman kızım kocana da ailesine de kendini ezdirme. Baktın olmuyo çek kapıyı çık, biz her zaman arkandayız” diyecek kadar ileri giden de...

Onlar şiddet kullanmayı bizim izlediğimiz ve biz keyifle izlemeye devam ettiğimiz için durmadan yenileri yayınlanan silahlı bıçaklı dizilerden öğrendiler.

Büyüğe saygı duymamayı, biz kayınvalidemize bağıra çağıra kırıcı sözler sarfederken keşfettiler.

Biz dedelerimizin anlattığı Hz. İbrahim kıssaları ile cömert olmanın faziletlerini öğrenirken, onlar “öfff... bacanak arıyor, açarsam kesin borç isteyecek şimdi” deyip telefonu sessize alan babalarını izlediler.

Hani lafa gelince bıyıkları yeni terlemiş kuzularımıza öfke içinde “Fatih Sultan Mehmet senin yaşındayken İstanbul’u fethetmiş İstanbul’u! Sen daha odanı toplamaktan acizsin!” diyoruz ya... Birinin artık şunu bize hatırlatması gerek: Hz. Fatih’in önündeki örnek Akşemseddin hazretleri idi, bizim yavrularımızın rol modelleri yuutubırlar.

Ne dersiniz, hangi nesil daha nasipli?



Semerkand Dergi Logo